Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Böyle bir çiçek vardı Rüyadaki geçit büyüyüp büyüyüp Büyüyüp büyüyüp büyüyüp Espası bir tek gecede Ezip el tutan Alnının bütün bir duvara dayayan ve sesleri bir orman büyüklüğünde güneşe yol yapan çocuk
Sayfa 36
Temmuz ayının başlarında kırsal bölgeler, Şamil'in bizzat dağ­lardan ineceği ve Telav'a saldırı düzenleyeceği dedikodularıyla çalkalanıyordu. Fakat Prenses Anna endişeli değildi. Yağan yağmurdan dolayı Alazani o kadar kabarmıştı ki nehri geç­menin imkansız olduğunu düşünüyordu. Ayrıca milisleriyle birlikte görevde olan kocasından haber
Reklam
Ahulgo'nun 1839 yılında ikinci kez kuşatılıp düşmesi, Mürit Sa­vaşları'nın dönüm noktası olarak görülebilir. Burada yaşananlar Şamil'in azmini o kadar pekiştirdi ki artık hiçbir şey onu intikam almaktan alıkoyamazdı. Nefret ve intikam duygusuyla bilenen Şamil kıyasıya mücadele edecekti. Mayıs ayında Ahulgo'ya çekilen Şamil,
Yok bir şey
I yok bir şey, yani bir ölüm sonrası bu, bitecek gibi değil yıllardır sezilen bir çocuk ağlamasında anısız, başıboş, dağılgan bir tabanca sesinde belki belki de bir orman mı bu, tanımsız çiçekler açan orada ve sanki tuhaftır da sayısız kuşları beklettiği diyelim bir süre kendini dinlemek, diyelim bir süre boşluk yani upuzun kumlar, kumlarda
Sayfa 597Kitabı okudu
_Aristo ile Hegel, diyalektiği oldukça geniş biçimde incelemiştir. Oysa asıl diyalektik, bugünkü doğabilim için en önemli düşünme biçimidir, çünkü ancak o, doğada ortaya çıkan evrim süreçleri, genel olarak iç bağıntılar ve bir araştırma alanından ötekine geçiş için benzeşimler ve bununla birlikte açıklama yöntemleri verir. _Boşinanların en boşu,
_Deniz bitti. En az iki yüzyıldır milletçe tam bir mirasyedi gibi yaşadık. Artık sonu geldi. Alacaklılar kapıya dayandı. Günü gün ederek har vurup harman savurduk ve değirmenin suyunun nereden geldiğine zerrece aldırmadık. Duranın durduğu yerde hep durmaya devam edeceğini sandık. Onunla ayakta durmak yerine emsalsiz bir umursamazlıkla sırtımızı
Reklam
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aley­hinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana ye­minler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aley­hinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana ye­minler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben
Newton ve Gök Mekaniği
“Kimdir o zeki yaratık, güzelliğin seyriyle esinlenen heyecanlara açık, en canlı, en hoş duygular kapılmaksızın ve gök yolculuklarının bu ilk aşamasına doğru sürüklediğini, yeryüzünün bayağılıklarından koptuğunu hissetmeksizin, çok zayıf bir dürbünle bile maviliklerde titreşen hilâlin gümüşsü otalarına bakabilen varlık kimdir? Dört uydunun eşlik ettiği parlak Jüpiter’e ya da gizemli halkasıyla yol alan göz kamaştırıcı Satürn’e ya da uçsuz bucaksız gecede yansıyan kıpkırmızı, gökyakut çifte güneşe hayranlık duymadan bakabilen zekâ nerededir? Ah! Köydeki en basit çiftçiden, kentlerdeki en çalışkan işçiden profesörüne, rantiyesine, servetin yada başarının en üst seviyesine ulaşmış olanına ve görünürde en umursamaz bür sosyete kadınına kadar insanlar bir bilselerdi, evet, gökleri gözleyen birini nasıl da özel ve derin bir hazzın beklendiğini bilselerdi, Fransa bütün Avrupa, süngü yerine evrensel barış ve mutluluğun yararına işleyecek dürbünlerle donatılırdı.
Camille Dlammarion, 1980Kitabı okudu
Çok mürekkep yaladım ama tükürüyorum burada hepsini Bütün sözcüklerini Okuduğum kitapların Yazdıklarımınsa arasından bilmem ne kalır Aynalarda her sabah her sabah O cam kırıklarından oluşmuş yüzü görmekten bıktım Hiç değilse elişi kağıtlarım olsaydı İpsiz uçurtmalarım Göğe fırlatılan bir naylon tabak gibiyim Ve kendi kollarıma atılıyorum her
Reklam
Varlıklının Dramı
"Yaşlanmış bir kadın mı olsaydı, güneşte oturup, gençliğini paylaşanları hatırlayan." Gece derine ilerledi, El Mustafa geceyle karardı ve ruhu bir bulut gibi hafifti. Ve yine haykırdı: "Kendi olgun meyveleriyle ağır yüklü ruhum; Kendi meyveleriyle ağır yüklü ruhum. Kim gelip, yiyip mutlu olacak? Ruhum kendi şarabıyla taşıyor. Kim döküp, içecek ve çöl sıcağında serinleyecek? "Çiçeksiz ve meyvesiz bir ağaç mı olsaydım, Çünkü bolluk bereketin acısı çoraklığın acısından daha kötüdür. Kimsenin ondan bir şey almadığı zenginin üzüntüsü Kimsenin bir şey vermediği dilencinin üzüntüsünden daha büyüktür. "Kurumuş, kavrulmuş bir kuyu mu olsaydım, insanların içime taş attığı. Buna dayanması insanların yanından geçip içmediği akan suyun kaynağı olmaktan daha iyi ve kolay olurdu. "Ayaklar altında çiğnenen saz mı olaydım, Bu gümüş telli bir lir olmaktan daha mı iyi olurdu bu Sahibinin parmaklarının olmadığı Çocuklarının da sağır olduğu bir evde."
Tabiat Risalesi
İşte hazırlanıyoruz Ayın on dördü gibi tepelerin ardından Görünmek için değil yalnızca Hatta hiçbir zaman görünmek için değil Dağıtmak için sadece Babalar nasıl götürürlerse bir sepet içinde Bir ömür tüketilerek kazanılan ekmeği katığı Anne eş çocuklar evlatlıklar Paylarına düşen kadar, adlarına yazılan kadar Nasipleri kadar ortaktırlar Yani
MÜSLÜMAN SAATİ
İstanbul’u yenileştiren ve yerlisini şaşırtan istilâların en gizlisi ve en tesirlisi yabancı saatlerin hayatımıza girişi oldu. “Saat”ten kastımız, zamanı ölçen âlet değil, fakat bizzat zamandır. Eskiden kendimize göre yaşayışımız, düşünüşümüz, giyinişimiz ve kendimize göre, dinden, ırktan ve ananeden hayat alan bir zevkimiz olduğu gibi, bu üslub-ı
Sayfa 22
Hayır!
gökyüzünde bir çapak gibi duruyorken güneş evlerde oturmak bana göre değil elimde pergeller, gönyeler, iletkiler bir gülün hacmini ölçmeye kalktım yanıldığım kesin yenildiğim belli değil hayır hayır hayır hayır bütün şiirlerimi odanın duvarına astım ağzım kurudu tükürmekten ömrümü cm2'lere böldüm de bir türlü anılarımı yazamadım sarı peruka
Sayfa 521 - KırmızıKedi YayıneviKitabı okudu
56 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.