Selamlaaaar sevgili okurlaaaar;
Size bugün türlerinin birbirinin içine geçmiş olduğu ama bir o kadar da düzenli işlenmiş, hem korku-gerilim, hem paranormal olayları, hem çevresel sorunları ve insaniyet namına gözümüzü açıp artık bir “DUR,” dememizin gerekliliğini anlatan, aynı zamanda da işin içine fantastik giren mükemmel bir kitapla geldim.
Sonbahar İstanbul’un asıl mevsimidir. Bir kere zaman dediğimiz sihirbaz tanrı, güneşi, suyu, rüzgârı ve ağaçların hüznünü birbirine ayarladı mı, şehri, eşyada yalnız kendi gurbet çekmiş ruhunun hâllerini gören bir ressamın eline bırakır. O, bize akşamlarımızı, sabahlarımızı hazırlar, paletinin bütün hünerlerini, değişmesinin bütün zenginliğini
İslam davetinin ilk günleriydi. Mekkeli müşrikler, günden güne büyüyen hak dinin önünü almak üzere Dârünnedve’de toplantı üzerine toplantı yapıyorlardı. Yine bir gün Kureyş’in ileri gelenleri burada toplanıp iman edenlere karşı ne gibi tedbirler alacaklarını konuşuyorlardı. Toplantı esnasında, birisi Ümeyye b. Halef isimli azılı bir müşriğin
ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş
“Günlerden bir gün Dilaver Cebeci'yle Nurullah Genç otururlar. Tanışıklıkları kadim bir dostluktur. Bir süre sohbetten sonra Dilaver Cebeci, Nurullah Genç'e bir kağıt uzatır ve derki:
— Bak, bakalım. Bu şiirde bir eksiklik var mı?
Kalemi güçlü olan, şiirleri dillerde dolaşan büyük bir şairin sorduğu bu soru gayet ilginçtir fakat
Ömrüm boyu herhangi bir pratik uygulamasını asla düşünmeden yalnızca merakımı tatmin için teorik bilim yapmış bir insanım. Buna rağmen (ve babam zengin olduğu halde), üniversiteyi başarımdan ötürü yurtdışında bedava ve kendi konum açısından olabilecek en iyi yerde okudum. Pek çok toplantıya ve geziye param ödenerek çağırıldığım için altı
YALNIZ BİR OPERA
ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Yusuf hayatında bir gün bile kendinden şüphe etmemişti. Dünyada her şeyi yapabileceğine inanıyor, gelecek günlerden korkmuyordu. Onu üzen bugündü. Devam etmemesi icap ettiği halde sürüp giden bu hayat, onun nefsine olan itimadını da kemiriyor ve içinde şüpheler uyandırıyordu. Bazen kendi kendine:
"Niçin ben hiçbir şey değilim?"
diye sorar ve buna kandırıcı bir cevap bulup veremezdi. Kendisinin dünyaya bir iş için geldiğini müphem bir şekilde hissediyor fakat bu işin ne olduğunu bilmiyor ve etrafında kendisine "Bu benim işim!" dedirtecek bir şey göremiyordu.
Yusuf bunları tahlil edecek seviyede olmamakla beraber, "yerini bulamama"nın azabını bütün teferruatıyla duymakta idi. Bu his herhangi bir işsizliğin verdiği can sıkıntısı veya endişeye benzemiyor, insanı gözle görülür bir şekilde eziyor ve yavaş yavaş, hayatta lüzumsuz olduğu kanaatini uyandırıyordu. Kendinde her şeyi yapabilecek kuvveti görmek, sonra yapılacak hiçbir şey bulamamak... Tükenmek bilmez bir sabırla bir meçhulü beklemek... Nihayet bütün bunları sisli bir havadaki ağaçlar gibi belli belirsiz, karışık bir şekilde hissetmek... Bu, uzun zaman dayanılır şeylerden değildi.
Sayfa 153 - 32. Baskı: İstanbul, Ocak 2008, Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Yusuf hayatında bir gün bile kendinden şüphe etmemişti. Dünyada her şeyi yapabileceğine inanıyor, gelecek günlerden korkmuyordu. Onu üzen bugündü. Devam etmemesi icap ettiği halde sürüp giden bu hayat, onun nefsine olan itimadını da kemiriyor ve içinde şüpheler uyandırıyordu. Bazen kendi kendine: "Niçin ben hiçbir şey değilim?" diye sorar ve buna kandırıcı bir cevap bulup veremezdi. Kendisinin dünyaya bir iş için geldiğini müphem bir şekilde hissediyor, fakat bu işin ne olduğunu bilmiyor ve etrafında kendisine "Bu benim işim!" dedirtecek bir şey göremiyordu. Yusuf, bunları tahlil edecek seviyede olmamakla beraber, "yerini bulamama"nın azabını bütün teferruatıyla duymakta idi. Bu his herhangi bir işsizliğin verdiği can sıkıntısı veya endişeye benzemiyor, insanı gözle görülür bir şekilde eziyor ve yavaş yavaş, hayatta lüzumsuz olduğu kanaatini uyandırıyordu
İncelemeyi daha ayrıntılı dinlemek için - open.spotify.com/episode/6yJQhAy...
Bugün hayatımızda uygulamamız gerek dört adet kuraldan bahsedeceğiz. Bu dört kural dört anlaşma kitabında geçen ve aslında uygulaması basit fakat sürekliliğini yapmadığımız kurallar diyebiliriz. Bu dört kural günlük