Usta yazar Jack London’ın künstlerroman geleneği (sanatçının sanatını icra ederken kat ettiği yolları, aşamaları, aştığı zorlukları, yaşadığı güzellikleri anlatan romanlar) ile yazdığı bir eser olan Martin Eden, yazarımızın hayatından izler taşıması sebebiyle yarı otobiyografik bir eser olarak kabul edilir. Yazımın bundan sonraki bölümlerinin
Güvensizliğin egemen olduğu bu
uçsuz bucaksız topraklarda
toplum dışı insanların , mistiklerin
ya da maceracıların oluşturduğu
güruhlar kol gezmektedir.
Gerçekten de, ölüm cezası en azından caydırıcı bir değeri haizdir, daha doğrusu öteki art niyetli insanlarda korku uyandırır, oysa eğlenceli ıslahların ve kolay firarların yatağı günümüz hapishaneleri hiç kimseyi cinayet işlemekten alıkoyacak güçte değil artık.
Devletin gerçekleştirmeyi arzuladığı
hırsları yoktur, devlet yalnızca adam
öldürmenin her durumda kötü
bir şey olduğunu vurgulamakla yükümlüdür.
Bu yüzden de adam öldürmenin
kötü bir şey olduğunu öğretmek
için adam öldüremez devlet.
"Kitaplığa girmek kolay olmalı ve
kitaplık kapılarını ırk , renk , ulus ,
yaş , cinsiyet, din , dil , medeni durum
ve kültür düzeyi ayrımı gözetmeksizin
toplumun bütün üyelerine açmalı ,
onların kitaplıktan özgürce
yararlanabilmeleri sağlanmalıdır."