540 syf.
9/10 puan verdi
·
57 günde okudu
Bu eser Sylvia Plath'in hem kafasındaki düşüncelerle hem de depresyonla olan mücadelesini anlatıyor. İç dünyası, hayata ve insanlara olan bakış açısı karmaşık, bazen fazla kötümser bazen de fazla iyimser olan bu gelgitli halleri çoğunlukla onu umutsuzluğa sürüklemiş. Tek isteği kafasındaki sesleri eserlerine aktarmaktı ancak bu mücadelesi o kadar da kolay olmamış. Uzun dönemler şiirleri, düz yazıları geri çevrilmiş bu nedenle de yazma hevesi kırılmış. Ne olursa olsun hayata, eşine olan inancını kaybetmemiş. Ben onun romantik, depresif , şairane tarzını çok seviyorum. Kitabı okurken onun düşüncelerinin çoğuna hayran kaldım. En sevdiğimde duygularını derinlemesine ve en ince ayrıntısına kadar anlatmasıdır. Bu tarz kitapları okumanın bana en büyük katkısının duygularımı ve düşüncelerimi daha iyi ifade etmem olduğunu düşünüyorum. Çünkü duygularımız soyut olduğu için onları anlatırken somut betimlemelere ihtiyaç duyuyoruz. Sylvia'nın yaşadığı buhranı net anlatması bizim onu daha iyi anlamamızı sağlıyor. Kendisini sevdiğim için sanırım okurken çoğu bölümlerde gözlerim doldu. Keşke demenin bir anlamı yok ama yine de diyeceğim... Keşke uzun yıllar yaşayıp bize çok güzel eserler verseydi. Eğer kendisini daha yakından tanımak istiyorsanız kesinlikle tavsiye ederim.
Günlükler
GünlüklerSylvia Plath · Kırmızı Kedi · 20141,061 okunma
“Bilinmezliğin kendisi olmadıkça neyi seveyim ki ben?”
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Munch resimlerinin “bir günlüğün sayfaları gibi” birbirine uyduğunu defalarca vurgulamıştır. Nitekim yirmi sekiz yaşındayken “ruhunun günlüğünü” resmetmeyi, yaşadıklarının bütüncül bir hikâyesini anlatmayı aklına koymuştu. Hayat deneyimlerinden oluşan olaboratuvarda nihai hakikati bulmak için ömür boyu çabalayacaktı. Munch kendini bir ressam olduğu kadar yazar ola- rak da görüyordu. Nitekim genç yaşlarından itibaren gayet kişisel bir üslupla anı, kurgu, portre yazıları, şir ve felsefi deneme tarzında metinler kaleme almıştır. Bu yazılarında insan hallerinin coşkulu olduğu kadar karanlık yanlarını da yansıtmıştır. Bu günlüğün ismi olan “Bizler dünyadan püsküren alevleriz” cümlesi, Danimarkalı yazar ve ressam olan Holger Drachmann'a ait. Günlükte bahsedildiği üzere, Drachmann bu cümleyi Munch ile yaptığı bir konuşmada sarf ediyor.
Edvard Munch - Mahrem Günlükler
Edvard Munch - Mahrem GünlüklerOrhan Düz · Beyoğlu Kitabevi · 20241 okunma
Bu sevgi dolu âşıkların hareketleri, onları özel bir anlatının ortasına yerleştirir. Bir anlık şipşak fotoğrafta olduğu gibi, eskiz onları hareket halinde yakalıyor.
Büyük bir ressam olmayı kafana koymak da nereden çıktı nasıl olsa ölüp gideceksin ozaman her şey bitmiş olacak
Hastalık, delilik ve ölüm— beşiğime göz kulak olan ve - hayatım boyunca beni bırakmayan kara meleklerimdi.
Edebiyatta olduğu gibi resimde de araç ile amaç sık sık birbirine karıştırılır. Doğa araçtır, amaç değil. Eğer insan doğayı değiştirerek bir şeyi başaracaksa bunu yapmalıdır.
Genel olarak sanat insanın bir başka insanla iletişim kurma mecburiyetinden doğar. Bu uğurda bütün araçlar aynı ölçüde kullanıma elverişlidir.
Ah, kadınlar. Onları alıp bir kenara atabilirsin Baksana, her yer süslü gösterişli kadınlarla dolu. Sürüden birini seç ve gerisini sal
—Evet fazlasıyla — ama arsızım edepsizim, ona karşı çok edepsiz çok adiyim ona karşı çok adi davranıyorum— bunun için çok üzgünüm ama değişemem Canım ne isterse onu yaparım
Gerçek ağlamayı nasıl resmedebiliriz? Kişinin en içten gözyaşlarına boğulduğu zamanı tıpkı, zührevi hastalıklar hastanesinde gördüğüm kadının kucağında çıplak hasta bebeğiyle ağlaması gibi. Kadıncağız çocuğunun hayatının başlamadan biteceğini öğrenmişti.
O kadını düşünmeyeli uzun zaman olmuştu. Ama yine düştü aklıma. Ne kadar da derin bir izbırakmıştı kalbimde öyle ki başka hiçbir resim onu büsbütün söküp atamaz içimden Başkalarından çok daha güzel olduğu için mi?
Resim