Son zamanlara okuduğum en etkileyici kitap olduğunu söylersem, kesinlikle abartmış olmam. Kitabın türü korku değil; korkuyorsunuz. Kitabın türü dram değil; ağlıyorsunuz. Kitabı okuduğum an etkilendim ama bundan daha fazlası olacak. Hepsi birbirinden farklı olan her bir kitabı elime aldığımda aklıma bu hikâye tekrar tekrar gelecek ve yine
~Ruhu zedelenmiş, sesi kısılmış, kendisini ifade etmekte güçlük çeken insanların yazarı, sürgünün yarattığı bir edebiyatçı Mehmed Uzun.
"Siverek'te ilkokulun birinci günü bir tokat yedim, bugün bile aklımdan çıkmaz. Okul bahçesinde sıraya girmeye çalışırken aramızda Kürtçe konuşuyorduk. Bir tokat attı İstanbullu yedek subay öğretmen, Türkçe
/ Güzel bir eser okumanın en zorlu yanı, ona layık bir inceleme yazmaya kalkışmaktır. İncelememiz eseri övmeye kâfi gelmemiştir, affola.../
Henâ, mektubun hasret ile kol kola girerek sırra kadem bastığı bu çağda, günümüz iletişim araçlarından hiçbirinin asırlar geçse de bir kez daha mektubun yerini dolduramayacağının yeniden zuhur etmiş, şüphe
Es-Selam!
Yaklaşık 3 sene önce ( uzun zamandır hatta lise yıllarımdan takip ettiğim Yusuf KAPLAN öncülüğünde ) Medeniyet Tasavvuru Okulu gönderisini görünce deruni bir heyecan yaşadım.
İnşallah seçilirim ümidiyle başvurdum ve olumlu cevabın gelmesiyle beraber Medeniyet Tasavvuru Yolculuğuna başlamış olduk.
İlim / İrfan / Hikmet ne ala Mektep
Küba’lı marksist ideolog Paul Lafargue aynı zamanda Karl Marx’ın damadı olarak tanınıyor. Örgütlü kitlesel mücadelenin, sosyalizm ve devrim davasının en ateşli savunucularından. Marksizm düşüncesi ve ruhuyla bilinçlenecek ve örgütlenecek olan işçi sınıfının, burjuvazi iktidarını devirip, komünist düzeni kurması için savaşan fikir neferlerinden biri. Kitap çok kısa olmasına rağmen Komünist Manifesto’dan sonra en çok dile çevrilen, en çok baskısı yapılan ve tartışılan kitaplardan ve okuduktan sonra bunu hakettiğine kani oldum. Kitap Ekim Devrimi üzerinde de önemli bir etkiye sahip. Kitapta 19.yy sonlarında sanayileşme sonrası çalışma saatlerinin nasıl on yedi saate kadar vardığını, küçücük çocukların bile saatlerce acımasızca çalıştırıldığını anlatıyor Lafargue. Hıristiyan bağnazlığı ve kapitalist faydacılığın yozlaştırdığı proleteryanın düştüğü büyük girdabin özeti niteliginde... Proleterya’yı çok sert eleştirmiş.Kitap bittikten sonra 19.yy’dan 21. yy’a geldigimizi ve kapitalizmin daha vahsi bir hal aldigini düşünürken buldum kendimi. Lafargue’nin şu tanımı ise günümüz Türkiye’sinin özeti gibi : “Azla yetinme dini...” Mutlaka okuyun ve üzerine düşünün.
Tembellik HakkıPaul Lafargue · Can Yayınları · 202010,1bin okunma
Antisthenes
1. Giriş:
Bu incelemenin amacı yalnızca kitabı tanıtmak değildir. Kinik felsefenin kurucuları Antisthenes ve Diogenes'in yaşamları, etkilendikleri filozoflar, kinizmin kökenleri ve antik dünyadaki yerlerine dair geniş bir kapsamda ele almaya çalıştım. Zaman ayırıp okuyacak olanlara
Modern şiirin en güçlü betimlemeleri bu küçücük kitapta toplanmış, ninni tadında ve birazcık acıtıyorlar. Şiirin elekten ve felekten süzülmüş hali . Şairlerin kıskanacağı düzeylerde bir dil mevcut, bütün öngörülerin çok daha ötesinde, hiç yanılmamış bir kahinin dili gibi...
''Ham kalan taraflarımıza ekolojik değerler yüklenen iklimlerde
Şimdi bir
Bir reklam vardı bizleri manipüle eden, hatırlayacaksınızdır, "Alın verin ekonomiye can verin!" sloganını... İşte bu slogan kurulu sistemin nasıl işlediğinin kısa özeti gibidir. Sistem içerisinde hatta sistemin kendisi bile takasa açıktır. Yeter ki alış veriş gerçekleşsin... Her şey değeri bazında vardır ya da yoktur. Bu mal ve metada
Baudrillard'ın post modern hayat eleştirisini bir çok kuram, kavram ve olgu ile ele alındığı, simüle edilmiş bir yaşam içerisinde hem tek yönlü bilgi akışı evreni hem de sanal dünyanın, gerçekliğin yerini alması üzerinden ortaya çıkan yeni insanın irdelendiği güzel bir kitap.
Gerçeklerin artık birer göstergeye, toplumların artık birer kalabalığa, beden ve emeğin birer metaya, ihtiyaç konularının birer imaja dönüştüğü günümüz dünyasında insanın yaşadığı bu algısal değişim, ister telefon olsun, ister laptop, ister masaüstü, ekrana dönük yüzümüzün, ideal olanın, öyle olması gerekenin, tek yönlü olarak yoğun bir şekilde propanadasının yapılması ve buna çaresizce maruz kalıyor olmamız bu çağın en kısa özeti gibidir.
Sürekli gelişen ve değişen teknoloji ürünleriyle sürekli eskiyen arasında bir yaşam mücadelesi veren insanın yeni olanla özdeşleşmiş olması artık onu da birer meta haline getirmiştir. Böyle bir durumda düşüncemiz ile gerçeğin bir arada olma şansı var mıdır?
Bu kopuş Milenyum çağının da insandan kopuşudur aynı zamanda. Makine çağı denilse de aslında makineleşme çağı demek daha doğru olur buna. Çünkü akıllı robotlar yerine robotlaştırılmış akıllar daha makul bir işlev görmekte sistem içerisinde.
Artık anlam yok. Önemi de yok artık.
Yazar da bu durumu kaçıklık kuramıyla, Freud psikanaliziyle ve kuantum fiziği kuramıyla yer yer özdeşleştirerek anlatmaktadır. Oldukça basit bir dille yazılmış olsa da bahsedilen olgular hakkında bir birikim yapmak gerekir. Çünkü 21. yüzyılın hem sosyolojik hem de felsefik başat sorunu olan bir konu ele alınmış.
Sitede kitaplarından alıntılarına sıklıkla rastgeldigim yazarın, okuduğum ilk kitabı oldu. Yazarın az lafla çok şey anlatan üslubuna mizah unsuru yer yer eklenince futbolla ilgilenenler için eğlenceli bir kitap ortaya çıkmış diyebilirim. Yazar, her Uruguaylı gibi bir futbol tutkunu olduğunu, kitabın başında, dünyanın dört bir yanına dolaşarak
Yaratılıştan itibaren bu eğilimle donanmış canlı popülasyonları her zaman kitleler oluşturmuştur. Bu kitleler az sayıda üyeden oluştuğu gibi binlerce üyeye de sahip olabilir. Doğal olarak bu kitleler psikoloji biliminin hedef konularından biri halini almıştır. Dolayısıyla Freud'unda. İşte Say yayınlarından çıkan nu eserde de Freud'un
Tarih...
Çoğu öğrenci okulda tarih dersini pek sevmez. Tarih dersinin sevilmemesi, bizim genlerimizde mi var, yoksa başka bir durum mu var? Gerçi soracaksınız, hangi dersi seviyorduk ki, gözümuz oyundan başka bir şey goruyor muydu diye? O da doğru. Ama tarih dersini ayrı olarak değerlendirmeliyiz gibi geliyor bana. Bence bunun nedeni bize
Anarşizm Neyi Savunur? Sivri dili ile bilinen Kızıl Emma'nın bütün şahsi radikal fikirlerinin bir nevi özeti olan biricik eseri. Radikal Anarşist teorilerinin kılgısında yakın dostu Aleksander Berkman'ın etkisi epey büyük. Alexander Berkman ve Francisco Ferrer gibi aydın büyük Anarşistleri de bu eser sayesinde tanıma fırsatım oldu.
Fahrenheit 451, yazarın okuduğum ikinci kitabıydı. Kitaba daha önce başlamıştım ama çeviri nedeniyle anlamlandırmakta zorlandığım için yarım bıraktım. Farklı bir yayının çevirisi ile tekrar başladım ve ilk bölümden sonra kitap, kısa bir sürede bitti. Fahrenheit 451'i, yazarın ilk okuduğum Mars Yıllıkları kitabına göre daha çok beğendiğimi itiraf