'Elli Parça' 2005 yılında basılmış, Mungan'ın gelecekte okurlarıyla buluşacak olan çalışmalarını derlediği elli parçadan oluşan harika bir kitap...
* Şairlerin ortalığa hakim olacakları saatler herkesin uykuda olduğu saatlerdir. Gece yarısından sonradır ve sabahın ilk saatleridir. Herkesin uykuda olduğu saatleri kullanır şairler. Çünkü zaman hırsızıdırlar. Başkalarının zamanlarını çalarlar. Yeryüzünün saklı zamanlarını, uykulu zamanlarını kullanırlar. Herkesin ortak kullandığı saatlerde zaman zayıflar, güçsüz düşer. Çünkü paylaştırılmış, bölüştürülmüş, diri tutulmuştur; ışığın ve gölgenin oyunlarından mahrum bırakılmıştır; her şey çok aydınlıktır. Nesnelerin ve hayatın görünüşü çiğdir. Nesneler de gizlenir, esinler de… Kelimelerin yalnızca bir anlamı vardır gündelikte. Oysa, yerkürenin uykulu olduğu saatlerde doğa da, nesneler de kendilerini daha çabuk ele verirler. Zamanın daha som, günün daha zayıf olduğu saatleri kullan yeryüzüyle söyleşmek için. Sözcüklerin ilk günkü anıları en iyi öyle anımsanır, öyle anlaşılır...
Çocuk ve Evlilik Üzerine
Gençsin ve çocuk sahibi olmak, evlenmek istiyorsun.
Ben de soruyorum sana : Bir çocuk istemeye layık bir insan mısın ?
Muzaffer misin, kendi kendine boyun eğdiren misin,
duygularına hükmeden misin, erdemlerinin efendisi misin ?
Bunu soruyorum sana.
Yoksa arzularında dile gelen, hayvan ve ihtiyaç mı ?
"Hayat", hem içinde hem dışında olduğumuz çember; kâh usul usul kâh gürül gürül birlikte akıp gittiğimiz ama günün birinde bizi bir kenara atıvereceğine emin olduğumuz ırmak.
''Akşam, Marie beni görmeye geldi, kendisiyle evlenmek isteyip istemediğimi sordu.
"Bence bir, ama istersen evleniriz'' dedim. O zaman, kendisini sevip sevmediğimi öğrenmek istedi. Başka zaman da söylediğim gibi, ''bunun bir anlamı yok, ama herhalde sevmiyorumdur.'' diye karşılık verdim. ''Öyleyse niçin benimle evleneceksin?'' diye sordu. Bunun hiç bir önemi olmadığını, isterse evlenebileceğimizi söyledim. Zaten isteyen kendisiydi, ben sadece evet demekle yetiniyordum. O zaman Marie, ''evlilik ciddi bir şeydir'' dedi. Ben de; ''değildir'' diye karşılık verdim. Bir an sustu, bana sessiz sessiz baktı. Sonra yine konuştu. ''Aynı biçimde bağlı olduğun bir başka kadın sana aynı öneride bulunsa kabul eder miydin, onu öğrenmek istiyorum'' dedi. ''Elbette ederdim'' dedim. O zaman, ''ben seni seviyor muyum acaba?'' diye sordu. Ben de ''bu konuda hiç düşünmedim'' diye karşılık verdim. Yine sustuktan sonra, ne kadar tuhaf bir adam olduğumu, beni kesinlikle bunun için sevdiğini, ama belki günün birinde yine aynı nedenlerden ötürü benden nefret de edebileceğini mırıldandı. Bunlara ekleyeceğim bir sözüm olmadığı için susuyordum. Gülümseyerek kolumu tuttu, "Seninle evlenmek istiyorum," dedi. Ben de, "Ne zaman istersen evleniriz," dedim.”
Yabancı, Albert Camus
''Akşam, Marie beni görmeye geldi, kendisiyle evlenmek isteyip istemediğimi sordu.
"Bence bir, ama istersen evleniriz'' dedim. O zaman, kendisini sevip sevmediğimi öğrenmek istedi. Başka zaman da söylediğim gibi, ''bunun bir anlamı yok, ama herhalde sevmiyorumdur.'' diye karşılık verdim. ''Öyleyse niçin benimle evleneceksin?'' diye sordu. Bunun hiç bir önemi olmadığını, isterse evlenebileceğimizi söyledim. Zaten isteyen kendisiydi, ben sadece evet demekle yetiniyordum. O zaman Marie, ''evlilik ciddi bir şeydir'' dedi. Ben de; ''değildir'' diye karşılık verdim. Bir an sustu, bana sessiz sessiz baktı. Sonra yine konuştu. ''Aynı biçimde bağlı olduğun bir başka kadın sana aynı öneride bulunsa kabul eder miydin, onu öğrenmek istiyorum'' dedi. ''Elbette ederdim'' dedim. O zaman, ''ben seni seviyor muyum acaba?'' diye sordu. Ben de ''bu konuda hiç düşünmedim'' diye karşılık verdim. Yine sustuktan sonra, ne kadar tuhaf bir adam olduğumu, beni kesinlikle bunun için sevdiğini, ama belki günün birinde yine aynı nedenlerden ötürü benden nefret de edebileceğini mırıldandı. Bunlara ekleyeceğim bir sözüm olmadığı için susuyordum. Gülümseyerek kolumu tuttu, "Seninle evlenmek istiyorum," dedi. Ben de, "Ne zaman istersen evleniriz," dedim.”
Özlediğim her günün sonunda keşke diyorum, tanışmasaydık. O gün bir şey olsaydı o anı engelleyecek. Bir şey olsaydı kalbime düşmemi engelleyen.
Şimdi bir şey olmalı unutmamı sağlayacak.
Her kaybolduğumda gözlerini aramamı engelleyecek
Gözlerimdeki yaşları donduran bir şey olmalı
Kaderimde hatalı bir iki şey olmalı
Madem keşkelerim olacaktı
Neden yüreğime düştün,
Şimdi o kadar içimdesin ki
Ben bile çekip alamıyorum
Bir anlamı olmalı
Tesadüf eseri bulduğum ellerini tutmamı sağlayacak
Ya da sadece keşkelerimle hafızamda kalan bir anı
İçimi yakan bir şeyler var boşluğunda
Bir hikayesi olmalı
Uzakta olamıyorum sensiz
Yakınında duramıyorum nedensiz
Canım acıyor varlığının her zerresine ihtiyacım var ,
Söyleyemiyorum sözlerim dilsiz.
Vay canına, bu kitapta bitti. Çok iyi dediğim kitaplardan biri oldu. Ve artık benden kitap tavsiyesi isteyenlere rahatlıkla önereceğim kitaplar arasına girdi.
Kinyas ve Kayra yitik hayatlarının unutulmuş insanları.
Hissetmekten, sevmekten, acı çekmekten ve daha birçok insani özellikten mahrum, ruhları bozuk adamlar.
Hayatın anlamı, ölüm ve yaşam
OĞLUM 12 YIL UYUDUKTAN SONRA UYANDI...
Bir gün çok sinirlendi. Yine kendini balkondan atmak istedi. Zor ikna edebildik. Akşam oldu, onu uyuyor zannettim. Babasıyla ne yapacağımızı konuşurken bir ara "oğlumuzu olmazsa bağlayalım" diye ağlayarak anlatıyordum ki birden yatağından doğrulup sadece bana bakarak, "yazıklar olsun size,
Sık sık cenaze törenlerinde, kadın olsun, erkek olsun, insanların ölümü lanetlediğine tanık oluyorum. Fakat ölüm ulu Tanrı'nın bizlere bir armağanıdır. Ve O'ndan gelen bir şeyi kul lanetleyemez. Armağan sözcüğü size aykırı mı geliyor? Fakat bu bir gerçek. eğer ölüm kaçınılmaz olmasaydı insan bütün yaşamını ondan uzak durmaya adayacaktı. Hiçbir tehlikeyi göze almayacak, hiçbir girişimde bulunmayacak, hiçbir işe el atmayacak, yeni bir şey bulmayacak, yeni bir şey yapmayacaktı. Yaşam sürekli bir uyuşukluk olacaktı. Evet kardeşlerim, Tanrı'ya bize ölümü armağan ettiği için şükredelim, çünkü yaşam ölümle anlam kazanıyor. Günün anlamı olması için gece, konuşmanın anlamı olması için sessizlik, barışın anlamı olması için savaş gereklidir. O'na dinlenmenin ve neşenin anlamlı olması için bize kaygı ve tedirginlik gönderdiği için de şükredelim. O'na şükredelim, çünkü O'nun bilgeliği sonsuzdur.
Anlamı Olmaz - Muhammed Işık
Yine eve geç geldi yemeğini yedikten sonra televizyonun karşısına geçti. Buna daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. Görücü usulü evlenmiş olmamız, bana âşık olmaması, böyle yapmasını gerektirmez ki. Ben onu sevmeye başlamışken onun evliliği hayatın bir parçası olarak görmesini içime sindiremiyorum. Az biraz sevgi