Araba çalıştığında
Yola çıkıldığında
İleride, asfaltın üzerinde iki karaltı belirdiğinde
“Baba, baba! Kuşlar!” dediğinde tombidik oğul
Adam frene asıldığında
Yürek, bir tedirginlik tarafından avuçlanıp sıkıştırıldığında
“Bir şeyleri var mıdır, korkmuşlar mıdır?” dediğinde çocuk
Her seferinde olduğu gibi
Tam ezileceklerini sanarken
Son anda
Kierkegaard diyorum bâzen, Heidegger, Camus, Sartre
Koşun, çabuk, çabuk! Bakın Karacaoğlan'a
O da
“Gurbette ömrüm geçecek
Bir daracık yerim de yok
Oturup derdimi de dökecek
Bir vefâlı yârim de yok.” diyor.
Gurbette Ömrüm Geçecek
Bir Daracık Yerim De Yok
Oturup Derdim Dökecek
Bir Vefalı Yarim De Yok.
Gönlüme Bir Güzele Düştü
Sarfedecek Malım Da Yok
Özendim Derviş Olmaya
Hırka İle Şalım Da Yok
Dünya Derler O Da Fani
Toprak Alır Tatlı Canı
Hasta Düştüm İlaç Hani
Bir Acısız Ölüm De Yok
Aman Aman,Aman Aman
Aman Aman,Aman Aman
Bir Vefalı Yarimde Yok
Gurbette ömrüm geçecek
Bir daracık yerim de yok
Oturup derdim dökecek
Bir münasip yârim de yok
Uçtu genç şahinim uçtu
Kaçarak deryayı geçti
Gönlüm bir güzele düştü
Sarfedecek malım da yok
Koyverin kuşu turnayı
Yârin durağın bulmaya
Soyundum derviş olmaya
Hırka ile şalım da yok
Fâni KARAC'OĞLAN fâni
Toprak emer tatlı can
Hastalandım, ilâç hanı
Bir acısız ölüm de yok