“Gürcistan 1783 yılında Rusya’nın egemenliğini kabul etmişti. Gürcistan 1802’de imparator Aleksandr’ın egemenliği altına girdi. Gürcüler savaşçı bir ulustur. Bayrağımız altında yiğitliklerini gösterdiler. Bilim ve kültür alanında da büyük yetenekleri var. Toplumsal yaşamı seven, şen insanlar. Bayramlarda erkekler türkü söyleyerek sokaklarda dolaşır. Kadınlarsa lezginka oynarlar.
Gürcü türküleri çok güzel. Bir tanesini sözcüğü sözcüğüne çevirdiler bana. Sanırım, yakınlarda yazılmış bir türkü bu. Doğuya özgü bir çeşit anlamsızlık var sözlerinde. Ama özgür bir şiirsellik taşıması da bundan. İşte, türkü şöyle:
“Az önce cennette doğan ruh!
Benim mutluluğum için yaratılan ruh!
Senden, ey ölümsüz ruh, yaşam bekliyorum.
Senden ey ilkbahar, ey dolunay,
senden ey koruyucu meleğim, yaşam bekliyorum.
Yüzünün aydınlığı, gülümseyişin,
gönlüme ışık saçıyor, bekliyorum.
Ey dağ gülü, ey üstünde çiğ damlaları parıldayan gül!
Ey doğanın seçkin gözdesi!
Sessiz, gizli hazine!
Senden yaşam bekliyorum…”