Biz haklı ile haksızı ayıramıyacak kadar acaip bir hayat yaşıyoruz.
Egoizmimiz,
gururumuz ve
bitmez tükenmez maddi ihtiyaçlarımız
gözlerimizi kör ediyor, bizi kirli birer insan yapıyor.
lşte bugün hak yerine şiddetle idare edilen o kontrolsuz siyasi akımlara toplum halinde, bu sebepten yöneliyoruz.
Yine bu sebepten, müthiş yalnızlık hallerimizden, sade vicdanımızı hesaba çekmek zamanını ve zevkini bulduğumuz büyük felaket anlarında kurtulabiliyoruz.
İşte o zaman, etrafımızı ceviren sonsuz boşluğu ve acılardan kurtulmak için bize lazım olan gücün yokluğunu anlayabili yoruz.
...
Bundan ancak, diğergamlığın sesi ile kurtulabileceğiz.
Bu ses bizi mutlak temizlik ihtiyacına - ya da daha çok hoşunuza giderse- Allah ihtiyacına götürecektir.
“Bir başka nokta daha: öyle bir yarım yamalaklığımız var ki, bizim dramımız, trajedimiz, akıl almaz bir biçimde gelişiyor. Ayrıca, bir trajedinin içinde olduğumuzun farkında bile değiliz. Çok güzel yaşayıp gittiğimizi sanıyoruz. İktidardaki adamlar da, bu sanıyı bütün millet adına dile getiriyorlar. Birkaç aydın dışında bunu anlayan yok gibi. O aydınlar da, sosyal bir takım sözler ediyorlar. Psikolojik yönü boşlukta kalıyor bu meselenin. İnsanlarımız, bu kötü yaşantıyı dile getirmenin, ‘muhalefet yapmak’ olduğunu sanıyorlar. Yapanlar bile, ‘muhalefet yaptıklarını’ sanıyor bir bakıma. Aslında bir yanlış anlama olduğu halde, anlaşıp gidiyorlar. Bir ‘mış gibi yapmak’ tutturmuşlar; arabalar yürüyor ya, ekmek yapılıyor ya, iyi kötü suyumuz geliyor ya... mesele yok. Bir taklid yapıyoruz ve Batıya bile kendimizi kabul ettirdiğimiz anlar oluyor (Bir futbol maçında yeniveriyoruz onları.) Ya çocuksu gururumuz! Beğenilmezsek hemen alınıyoruz, Batılılara iftiralar ederek kendimizi temize çıkarmak için didiniyoruz. İyi aile çocukları arasında, onlara çamur atan mahalle çocuğu gibiyiz. Ben buna saflık diyorum ve genel anlamda bir sempati duyuyorum. İçinde yaşarken de öfkeyle tepiniyorum.”
Öncelikle merhabalar, kitap hakkında dile getirmek istediklerim; çok akışkan ve çok hoşunuza gidecek bir kitap. Aşkın ve sevgi'nin gururdan önce geldiğini gösteren bir romandı benim için. Tabi ki günümüzde çoğumuz da böyle birşey mümkün değil, bunun' da bilincindeyim. Fakat olması gereken sevdiğimiz insanları gururumuz için kaybetmekten'se, elinden tutmak içindeki 'ni söylemek ona sarılmak ve yanında olmak. Sadece aşk anlamın'da değil tabiki her konuda sevgiden. Arkadaşına, kardeşine, anne'ye, baba'ya, dosta... Hayatımızda gerçekten sevgiye layık olan herkese. Sevdiklerimiz gözlerimizde basit olmamalı, kitaba dönecek olursak...
Debbie Macomber' in yazmış olduğu güzel tatlı bir aşk hikâyesi 'dir. Ana karakterlerimiz "lucie ve Aren" hayatın en sıkıcı gittiği dönemde arkadaşlarının onları Noel gecesi bir konsere götürdükleri yerde, kaybolup birbirleriyle çarpışmasıyla başlıyor herşey... İyi okumalar.