uzak bir günbatımında göçmen güvercinler gibikanatlarımın altına almaktayım çölleri, dağları, gökyüzünü kuru çalıların arasından dinleyeyim diye çöl kuşlarının mutluluk şarkılarını
Büyükler rakamlara bayılırlar. Diyelim, yeni arkadaşınızdan söz ettiniz; asla işin içyüzünü merak etmezler. Örneğin, 'Ses tonu nasıl? Hangi oyunları sever?Kelebek koleksiyonu var mı?' diye sormazlar asla. Onun yerine, 'Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor?' derler. Onu ancak bu şekilde tanıyacaklarını sanırlar. Büyüklere, 'Kırmızı tuğlalı bir ev gördüm. Pencerelerinde sardunyalar, çatısında güvercinler vardı...' derseniz eğer, bu evi bi türlü gözlerinin önüne getiremezler. Onlara denilmesi gereken şudur: 'Milyonluk bir ev gördüm'. İşte o zaman, "Ah, ne kadar güzel!' derler size."
Sayfa 26
Reklam
ben adam başka adam yürük adam yıkmış sokaklara boylu boyunca gençliğini ümitlerini güvercinler gibi uçurmuş binlerce defa kaybetmiş ümitlerini gemilerin kayboldukları yerde kaybetmiş hain şiirlerde hain türkülerde kaybetmiş binlerce defa yeniden bulmuş ümitlerini sonra fecir çığlıklarının saçlarından tutmuş deniz gider o gider bulut gider o gider
Başka adamKitabı okudu
Kadın konuşur: Doğu’dan kopar gelirdin; sarardın kollarınla beni, sabah çiyleriyle ürperirken bütün bedenim, ey Güneş! Giyindiğin mavilikler üstünde güvercinler uçardı, öpüşlerimiz seher yelleri estirirdi yapraklarda; ve ben bırakırdım kendimi sevgine, güçsüzlüğümün tadına doyamayarak. Ah! Ah! Ne diye koşar dururdun dağlarda? Sonbaharın gece gündüz eşitliğinde bir yabandomuzu yaraladı seni! Öldün; ağlıyor pınarlar; ağaçlar iki büklüm, çıplak çalılıklarda kış rüzgârı ıslık çalıyor. Gözlerim neredeyse kapanır benim de, madem karanlıklar sarıyor seni. Şimdi dünyanın öbür yanındasın sen, benden daha güçlü sevdalının yanında. Ey Persephone, güzel olan ne varsa sana doğru iniyor hep, bir daha da dönmüyor.
Büyüklere; “Kırmızı tuğlalı bir ev gördüm, pencerelerinde çok hoş sardunya çiçekleri, çatısında güvercinler vardı.” deseniz, bu evi kafalarında canlandıramazlar. Onlara; “Öyle bir ev gördüm ki fiyatı yüz bin lira.” demeniz gerekir. İşte o zaman, “Ooo, ne kadar güzel bir evmiş.” derler.
* yıkmış sokaklara boylu boyunca gençliğini ümitlerini güvercinler gibi uçurmuş binlerce defa kaybetmiş ümitlerini *
Reklam
Ve sürgün iki dil öğretti bize: Anamızdan öğrendiğimiz dil... Anlasın diye onu güvercinler, saklasınlar diye hatırayı. Ve okulda öğrendiğimiz dil... Açıklayabilmek için gölgelere gölgelerini!
Karla Gelen Güzellik
Moskova’da Kızıl Meydan adıyla anılan büyük bir alan vardır.Bu alanda eski bir saat kulesi vardır.Bu saat, her sabah saat onda piyanonun uyumlu sesiyle çaldığında;bacağının biri tahta olduğu için elinde baston olan. bir adam gülümser.Adam elindeki sepetteki mısırları “selam güvercinle rim! Nasıl iyi uyudunuz mu?Aç mısınız bakalım?” diyerek verir. Güvercinler yanıt verirler adama “Rhu, rhu,rhu ..yani selam,sağol,iyiyiz.Orada bekleyen kediye güvercinlere zarar vermesin diye peynir verip karnını doyurur.
Sayfa 30 - Muşti yKitabı okudu
ben adam başka adam yürük adam yıkmış sokaklara boylu boyunca gençliğini ümitlerini güvercinler gibi uçurmuş binlerce defa kaybetmiş ümitlerini gemilerin kayboldukları yerde kaybetmiş hain şiirlerde hain türkülerde kaybetmiş binlerce defa yeniden bulmuş ümitlerini sonra fecir çığlıklarının saçlarımdan tutmuş deniz gider o gider bulut gider o gider ben adam başka adam yürük adam
Kelimelerimiz evcil güvercinler değil ki uçtuktan sonra taklalar atarak geri dönsün kafesine.
Reklam
Doğa kimi zaman içi boş ruhlara havalı kostümler giydirir ve o özel gücünü kullanarak birbiriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan iki ruhu baştan çıkartıp bir araya getirir. Fakat bu ruhlar dış güzellikleriyle beraber insanı acıyla noktalanan bir duygusal yolculuğa çıkarır; mutlaka bahar sonrası bir fırtınaya sebep olur. Bu durum operacıların güvercinler kadar narin fakat hançerler gibi keskin billur sesleriyle anlattıkları duyguları gerçek hayatlarında anlamaktan ve hissetmekten aciz olmalarına benzer.
Güvercinler kuyusunda seher çırpıntısı Cuma gecesinin kalp çarpıntısı, Düşüncede karanfil çiçeğinin akışı Hakikatin, uzaktan saf kişnemesi.
1945 Martı'nda Observer ve Manchester Evening News gazetelerinin savaş muhabiri olarak Paris'te bulunan Orwell, orada Josef Çapski adında bir Rus'la tanışır. Çapski Sovyetler Birliği'ndeki bir çalışma kampından ve Katin Kıyımı'ndan kurtulmuş, Paris'e gelmiştir. Orwell'in Arthur Koestler'e yazdığı bir
Sayfa 146Kitabı okudu
Bahar pınarlarından içime damlayan su, Bembeyaz çiçeklerin ıslak temiz kokusu, Kış bitti… uzaklarda ilk ümitler gibi yaz.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.
Resim