Gidicez bi gün ve sadece gidicez
Kimseye veda bile etmeden
Bütün helallikleri heybemize doldurup
Ansızın gidecez bir gün
Yollara düşeceğiz bütün anılarımızla
Hesapsız bir gidişle
Yarınsız diyarlara varmak için
Tüketeceğiz bütün benliklerinizi
Beyaz güvercinler besleyeceğiz
Asi hoyrat yüreğimizde
Taşın sertliğini anlayacağız
Gecenin karanlığını
Kışın soğunda donduracağız
Parmak uclarımızı
Hasretin kuytusunda saklanacağız
Geçmişin izlerinden
Gök mavisinin tadına varacağız
Papatyaların koparılmadığı diyarlarda
Ve son bulucak bütün arayışlarımız
Yeşilin verdiği huzur sarhoşluğunda
Gidicez bi gün ve sadece gidicez
Kimseye veda bile etmeden
Bütün helallikleri heybemize doldurup
Ansızın gidecez bir gün
recep_y21
YouTube kitap kanalımda Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık kitabını önerdim: ytbe.one/tPAQoHh_su4
"İnsan, insan sevmedikçe
İster yatakta, ister kolda kelepçe." Büyük Ev Ablukada
"Alnın açık bir şekilde vatani görevini yerine getirmen dileğiyle..." notu düşülmüş bir ilk sayfa. Kitaba gözlerimi ilk olarak böyle açtım.
Es-Selam Değerli Dostlar..
Yaklaşık 2 ay önce arkadaşlarla bir proje düşündük;
Kadim Şehir Kudüs’ü ziyaret…
Ve proje kapsamında gerekli yazışmalar neticesinde 7 si öğretmen, 12 si öğrenci ve 9 u esnaf olmak üzere toplam 28 kişi ile yola koyulduk.
Allahın lütfu sayesinde Yaklaşık 6 gün Kudüs’te kaldıktan sonra şükürler olsun ki dün itibari ile
~STALİN ÇİFTLİĞİ~
Sevgili 1K üyeleri, incelememe başlamadan şunu belirtmek isterim ki böylesi önemli bir kitabı değerlendirmek herkes için zor olsa gerek. Sözüm ona kitabın nesnel degerlendirilmesini çok güç bulmaktayım. Çünkü George Orwell' da kitabını yaşadığı talihsiz olaylar sonrası yazması ve onun bir nevî Rusya (Stalin) yüzünden "genel
Kitabın adı " Güneşi Uyandıralım " ama
" Büyükler güneşi uyandırmayı bilmez." demişti Zeze kitabın sonunda. Haklı da aslında; biz büyükler çocukların güneşini çaldık, karanlıklara çağ açıp onları fenersiz bıraktık. Şimdi güneş nasıl uyandırılır nerden bilelim?...
Şeker Portakalı kitabının devamı olan kitabımız Zeze ' nin
Dimitrios, elini çenesine koyup düşündü : "Sanki bir masal ülkesine geldim. Mustafa Bey başına fötr şapkasını geçirmiş. Eşeğine kitap sandıklarını yüklemiş. Yolu yokuş köylere doğru eşeğini yularından çeke çeke götürüyor. Bir köye varınca çocuklar koşuyor. Kadınlar kucağında bebeklerle koşuyor. Birer ikişer kitap veriyor toplananlara. Gülerek alıyor, daha yolda okumaya başlıyorlar. O köylerde de böyle peribacaları var. Peribacalarından güvercinler havalanıyor. Güvercinler, açılmış kitaplara benziyor... "
Herhangi bir beklenti içine girmeden elime aldığım bu eseri okurken, senkronize bir şekilde bir evin çatısına tüneyen güvercinler gibi benim de zihnimde düşünce kuşları oradan oraya uçuşup durdular...
İncelemeye başlamadan önce, bu ay bu eseri çok başarılı bir çeviri ve baskı kalitesi ile dilimize kazandıran