[Şiir : Nizar Kabbani ]
Ey kudüs! Ey peygamberlerin kokusunun yayıldığı şehrim
Ey gökle yer arasındaki en kısa yol
…
Ey Peygamber’in geçtiği gölgeli vaha!
Sokak taşlarında hüzün
Cami minarelerinde hüzün
…
Kim kurtaracak İncil’i
Kim kurtaracak Kur’an’ı
Mesihi kim kurtaracak Mesihi öldürenlerden
İnsanı kim kurtaracak
…
Ey Kudüs ey sevgilim
Yarın…. Yarın…. limonlar çiçek açacak
Yeşil başaklar ve zeytinler sevinecek
Gözler verilecek
Geri dönecek göçmen güvercinler temiz çatılara
Bu dağ Mengene dağıdır
Tanyeri atanda Van’da
Bu dağ Nemrut yavrusudur
Tanyeri atanda Nemruda karşı
Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur
Bir yanın seccade Acem mülküdür
Doruklarda buzulların salkımı
Firari güvercinler su başlarında
Ve Karaca sürüsü
Keklik takımı...
Gelirsen Ay’ın tam üstünde kederli bir bulut tutamaz gözyaşlarını
Harran papatyadan bir gelinlik giyer arsız, zamansız
Gelirsen Dersim'e Dersim'e kırlangıçlar geri döner, Munzur gülümser
Gelirsen kızıl bir gelincik olup açacak Sinan, Zap sana koşacak durmaksızın
Gelirsen Batman'da intihar son kurşununu kendine sıkacak
Ani kurtulacak susmaların dilinden
Ve Çorum ve Maraş ve Sivas yüzünü yıkayacak yağmurda
İçimdeki Kızıldeniz doydu kana
Kızılırmak'tan alayım selamını
Merhaba de vurulmuş güvercinler aşkına merhaba
Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O’nu tesbih eder; O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihini anlayamazsınız. O halîmdir, bağışlayıcıdır.
.
.
.
.
{Bazı insanlar hû demekten korkuyorlar hâlbuki nefes alış verişimiz bile hu şeklindedir. Dikkatle nefesinizi dinleyin duyarsınız. Hû Allah (O) demektir. Mesela benim sevdiğim kuşlardan biri olan güvercinler, seslerini dinlerseniz hu hu diye Allah'ı zikrettiklerini duyarsınız. mesela kediler yemek yedikten sonra çıkardıkları mırıltıyı dinlerseniz Allah'ı zikrettiklerini duyarsınız. Madem bütün hücre olarak Allah'ı zikrediyoruz dilimizle zikretmekten korkmayalım ya hu :)}
Büyük düşünceler, dünyaya güvercinler gibi sessizce konar. Şayet kulak verirsek, medeniyetlerin ve ülkelerin neden olduğu karmaşanın ortasında, yaşamın ve umudun yumuşak bir
kanat çırpışı kadar hafif gürültüsünü duyabiliriz.
"Dünyayı hassas ruhlar için cehenneme dönüştüren nedenlerden birisi de güvercinler kadar masum ve zararsız insanlarken, iblislere dair bir bilgeliğe henüz kavuşmamış olmalarıdır."
1.
Bu dağ Mengene dağıdır
Tanyeri atanda Van'da
Bu dağ Nemrut yavrusudur
Tanyeri atanda Nemruda karşı
Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur
Bir yanın seccade Acem mülküdür
"Pembe tuğladan, pencerelerinde sardunyalar ve çatısında güvercinler olan çok güzel bir ev gördüm," derseniz o evi hayal etmeyi beceremezler. Onlara, "Yüz bin franklık bir ev gördüm" demek gerekir. O zaman, "Ne kadar güzelmiş!" diye bağrışırlar.
Allah, örümceğe mağaranın ağzını ağla örmesini emretti, bir çift yabanî güvercin de yine kapıda yuva kurdular.
Bunların hepsi müşrikleri mağaraya girmekten alıkoydu. Yine rivâyete göre, bugün Harem-i Şerif'te görülen güvercinler o çiftin soyundan gelir. Peygamberimize sağlamış oldukları himayenin karşılığında, nesillerinin artması ve Harem'de avlanma tehlikesinden uzak olarak güven içinde yaşamakla mükâfatlandırıldılar.
Akşam Marie beni almaya geldi, kendisiyle evlenmek isteyip istemediğimi sordu. Benim için fark etmediğini, o isterse evlenebileceğimizi söyledim. Bunun üzerine onu sevip sevmediğimi sordu. Daha önce yanıtladığım gibi, bunun bir anlam ifade etmediğini ama sevdiğimi sandığımı söyledim. "O halde neden benimle evlenesin ki?" dedi. Bunun hiçbir önemi olmadığını, ama eğer arzu ediyorsa evlenebileceğimizi anlattım. Zaten bunu isteyen kendisiydi, ben de evet demekle yetiniyordum. Marie evliliğin ciddi bir iş olduğunu belirtti. "Değil," dedim. Bir an sustu, sessizce yüzüme baktı. Sonra yine konuştu. Aynı biçimde bağlı olduğum başka bir kadından aynı teklif gelse kabul eder miydim, bir tek bunu öğrenmek istiyordu. "Elbette," diye karşılık verdim. Bu kez de kendisinin beni sevip sevmediğini sorguladı, benim bu konuda bir fikrimin olması mümkün değildi. Yine bir süre sustuktan sonra tuhaf biri olduğumu, beni hiç şüphesiz bu yüzden sevdiğini ama belki de günün birinde, aynı sebepten ötürü benden nefret edeceğini mırıldandı. Bunlara verecek cevabım olmadığı için susuyordum, gülümseyerek kolumu tuttu, benimle evlenmek istediğini söyledi. Ne zaman isterse evleneceğimizi söyledim. Ona patronun teklifinden söz edince, Paris'i görmeyi çok istediğini söyledi. Bir ara Paris'te yaşadımı söyleyince, nasıldı diye sordu. "Pistir. Güvercinler ve karanlık avlular vardır. İnsanlar da beyaz tenlidir," diye yanıtladım.
"Ben uyurken rahat yatağımda, gecenin karanlığında güvercinler ötüyor soğuk bir dalda. Dürüst değilim sözlerimde. Zira ibadet ve sevaba düşkün olsam, Kâbe'ye ant olsun ki güvercinler zikir ve tesbih ederken ben uykuda gaflet içinde bulunmazdım! Hiçbir mükellefiyeti olmayan hayvanlar bile ağlarken ben gözyaşı bile dökmüyorum. Sonra da Rabbime aşırı sevgi ve bağlılık duygusuyla aklımın başımdan gittiğini mi iddia ediyorum?"