Ee, ne yaparsın, yavaş yavaş, bir gün bir günü kovarak, kışın üstüne ilkyaz, yazın üzerine güz gelerek, azar azar, damla damla aktı gitti, geçip gitti; dibe çöktü demek istiyorum, çünkü dipte yine bir şey kalıyor.
Bir gün, insanlar benim bu öykümü okurlarsa nice masumiyet ve mutluluk dolu yıllardan sonra, bir cinayet ile başlayan ve idamla sona eren bu korkunç yılın varlığına inanmak istemeyeceklerdir; eksik bir yanı eksik bir havası olacak.
Ve yine de, ey sefil yasalar, sefil insanlar, ben kötü biri değildim!
Ah! Birkaç saat sonra ölecek olmak ve bir yıl önce, aynı gün, özgür ve suçsuz olduğumu, güz gezintileri yaptığımı, ağaçların altında dolaştığımı ve yapraklar arasında yürüdüğümü düşünmek!
Sor bize, ikimize de;
Ona günü, bana usul geceyi.
Sor nasıl bölüştük
Bir sözcükte iki heceyi.
Sor payımıza düşeni
Bir başka heceyle,
Bir başka sözcükte
Nasıl bütünleyeceğimizi.
Sor bize güler yüzle:
Hani güz doğuran yaz, torun kış hani?
İlk yağmur damlası düştü, kuru yapraklarına güz'ün...
Ardından kış, kıyamet, dert, hüzün.
Alın yazısı hepsi kısmet...
Ha yazı ha kışı geceyle gündüzün,
Kimbilir....
Kaç günü kaldı ömrümüzün....🍁⌛🍁
Ziya Osman Saba
Ah! Birkaç saat sonra ölecek olmak ve bir yıl önce, aynı gün, özgür ve suçsuz olduğumu, güz gezintileri yaptığımı, ağaçların altında dolaştığımı ve yapraklar arasında yürüdüğümü düşünmek!
Havanın yüzünde bir kırlangıç sürüsü
Ve yabanıl ak atlar doludizgin
Bu sabah, bu sabah öylesine güzel ki
Bu sabah yağmur yağacak
Bu sabah gün açacak
Bu sabah tekmil tomurcuklar patlayacak
Bahar patlayacak
Köpükler, bulutlar patlayacak
Özlemlerin en güzeli, tozlu bir özlem
Topraktan yeni çıkarılmış
Üç bin yıllık yunan şarabı
Atların kara