Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Annemin öğrettiği en güzel şey: Kim ne derse desin.
SERCAN: Türlü türlü hapishane var. Türlü türlü esaret var. Peki el âlem hapishanesi dediğim zaman aklına ne geliyor? OZAN: "El âlem ne der?" diye düşündüren insanların seni attığı o dipsiz çukur geliyor aklıma. Yani orada ne kadar fazla zaman geçirirsen geçir, eğer çıkmak istiyorsan seni o çukura atanlardan uzaklaşman lazım. Bunu giymek istiyorum, acaba komşular ne der? Arkadaşlarımı davet edeceğim, bunlar ne der? Aman biri görürse ne olur? Bu tarz kaygıların içine düştüğün zaman genelde bu insanların senin hayatında söz sahibi olduğu anlarla mücadele etmek zorunda kalıyorsun. Bu zorunluluklardan ne kadar uzaklaşırsan, o hapishanede yatacağın süre o kadar azalır.
847 syf.
9/10 puan verdi
Savaşın Vahşeti, Entrikanın Karanlığı Ahlak Sınanıyor
Tamam, resmiyet bir kenara dursun, Taht Oyunları hakkında konuşalım. Bu kitap, fantastik edebiyatın zirve noktalarından biri desek abartmış olmayız. George R. R. Martin bizi Westeros diyarına sürüklüyor ve Demir Taht için kıran kırana bir mücadeleye ortak ediyor. Starklar, Lannisterlar, Targaryenlar... Her ailenin kendi hırsları, entrikaları ve karanlık sırları var. Savaşlar, ihanetler, aşk hikayeleri... Sayfaları çevirdikçe adeta bir film izler gibi heyecanlanacaksınız. Martin, karakterleri o kadar güzel işliyor ki, hepsini tanıyor gibi hissediyorsunuz. Kusurlarıyla, zaaflarıyla, hayalleriyle... Her biri gerçekçi ve ilgi çekici. Kötü adamlar bile! Taht Oyunları sadece fantastik bir macera değil, aynı zamanda insan doğası ve güç üzerine de derin bir bakış açısı sunuyor. Savaşın vahşetini, entrikanın karanlığını ve sevginin gücünü sorguluyor. Okurken kendinizi bu karmaşık dünyanın içinde bulacaksınız ve belki de kendi ahlakınızı sorgulamaya başlayacaksınız. Eğer fantastik edebiyat seviyorsanız, heyecan ve macera arıyorsanız, Taht Oyunları tam size göre bir kitap. Bir kere başladığınızda Westeros'tan kopmak kolay olmayacak, emin olun.
Taht Oyunları
Taht OyunlarıGeorge R. R. Martin · Epsilon Yayınları · 20138,9bin okunma
Reklam
Cemal Süreya özetlemiş;
Ne güzel adamlar var; Seven, Özleyen, Bekleyen, İhanet nedir bilmeyen, Aşık olabilen Ve bir de kadınlar var, Böyle adamlara hiç denk gelmeyen...
Bir başka nokta daha: öyle bir yarım kalmışlığımız var ki, bizim dramımız, trajedimiz, akıl almaz bir biçimde gelişiyor. Ayrıca bir trajedinin içinde olduğumuzun farkında bile değiliz. Çok güzel yaşayıp gittiğimizi sanıyoruz. İktidardaki adamlar da, bu sanıyı bütün millet adına dile getiriyorlar. Birkaç aydın dışında bunu anlayan yok gibi. İnsanlarımız, bu kötü yaşantıyı dile getirmenin "muhalefet yapmak" olduğunu sanıyorlar. Yapanlar bile muhalefet yaptıklarını sanıyorlar bir bakıma. Aslında bir yanlış anlama olduğu halde, anlaşıp gidiyorlar.
Bir başka nokta daha: öyle bir yarım kalmışlığımız var ki, bizim dramımız, trajedimiz, akıl almaz bir biçimde gelişiyor. Ayrıca bir trajedinin içinde olduğumuzun farkında bile değiliz. Çok güzel yaşayıp gittiğimizi sanıyoruz. İktidardaki adamlar da, bu sanıyı bütün millet adına dile getiriyorlar. Birkaç aydın dışında bunu anlayan yok gibi.
-Kipling'in kırkayak hikayesi vardır belki bilirsin. Usulca yürüyen kırkayağa "ya ne güzel yürüyosun hiç ayakların birbirine dolanmıyor" demişler de, tak diye tökezlemiş :) Neden? Çünkü dikkat kesiliverdi. "Ayaklarım birbirine değer mi acaba" dediği anda topuğunu hissetmiştir. Net. Bukowski abinin mezar taşında yazan "don't try" da işte bunun gibi bir şeye işaret eder: "Deneme!" yani. "Uğraşma", "çaba gösterme..." Bir şeyi ne kadar itina ile yaparsan o kadar eline yüzüne bulaştırırsın. Bırakırsın, vazgeçersin de kendi kendine olur. Şaka gibi. Ama sonra kimse gelip de biz şaka yaptık demez. Her konuda bir fikri olan Çinlilere de danışmak lazım bu konuyu. Adamlar kadim millet yani, bilirler az çok. "Wu Wei" diyorlar onlar da, yani "çabasız eylem". Usta adam, yapacağı işi zahmetsiz yapar. Akar gider... Adam tek seferde şaheser resmeder, sen uğraşırsın anca çöp adam olur. Neden? Çünkü fazla odaklanmışsındır. Güzel yapmaya çalışmak yerine, sadece yapmayı deneseydin, belki olurdu bişeyler. Hatta hiç denemesen en güzeli. Hayata fazla odaklanmak, hayatın konsantrasyonunu bozuyor bir yerde. Neyse işte, her yazının tamamlanması gerekmiyor. Ben de bunu burada kestim. Yeterli yani. Saygılar :)
Reklam
Gülüşü güzel kadınları, NEFSİNİ idam etmiş ADAMLAR sevmeli…
504 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Mona Rosa ve Ölüm Savaşçısı, tamam.
Bu kitabı işk çıktığında görüp heveslenmiştim okuma için. Ama almayada gönlüm razı gelmemişti. Bir şekilde iyi olacağını biliyordum ama ya beklediğim gibi çıkmaz da boşa para verirsem hissi beni geri tutuyordu. Amma bir öğrencim kitabı okuyordu ve görür görmez bitince bana ver okuyayım dedim. Rabbim... İyi ki demişim. Çünkü asla beklentilerimi karşılamayan bir kita değildi. Çok çok güzeldi. İşlenen aile bağlılığı teması, o güzel nahif sevgi bağı, şiir bilen ve sevgisini şiirler belirten güzel bakan adamlar.. Kitabın pek çok satırında "NE ZAMAN AGA, MEZARA GİRİNCE Mİ" diye bağırasım geldi. Am cidden soruyorum, böyle bir aşk-sevgi bağı kaç insana nasip olur, o nasiplenenlerden biri de ben olabilir miyim? Amin demekten başka bir şey gelmiyor elden. Neyse kitap çok güzeldi ama açıkcası ben her an kesin kötü bir şey olacak diye diye okuduğum için olan kötü olaylar o kadar da fena hissettirmedi bana. Kitabın sonu da öyle bir güzel bitti ki kitaba dair tek pişmalığım 2. Kitap çıkmadan bitirmek oldu. İçinde yetişkin içerik bulunmadığı için bence ortaokul seviyesinde de okunabilecek bir kitap. Tabi öğrencilerimiz fazla melankolik ve duygusal ise tavsiye etmiyorum.
İs Kokan Zeytin Ağacı
İs Kokan Zeytin AğacıŞule Avlamaz · Indigo Kitap Yayınları · 2023185 okunma
“Hep Anadoluda kötülük görür, on yıldır bu yazar. Çirkinlik görür. Düşün bakalım aslanım, bir iyi yanı yok mu? Kilimi güzel, türküleri güzel, halayları güzel, kültürü güzel halkın… Bunlarla uğraşan kim, bunları kültürden sayan kim? Hepsi bir bir Köy Enstitülerinde canlanıyordu. O çirkin adamlar, o Kara Cephe, Karalar Cephesi, yerle bir etti en güzel şeyimizi…” Sevmek, Sevinmek, İyi Şeyler Üstüne - 21 Şubat 1962
622 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Yeni Bir Kitaptan Kalıcı Bir Efsaneye
622 sayfa okumak için sizi biraz yanıltabilir. Hele de bu işlerin içinde olan bir emniyet görevlisi olarak bizlere acaba Arka Sokaklar dizisinde olan saçmalıklar gibi bir şey mi okutacak derim hep kendi kendime polisiye romanlar için. Fakat yeni bir yazar olmasına rağmen gerek içsel betimlemeleri gerekse de emniyet olaylarını bizlere olduğu gibi yansıtan genç arkadaşımız ve değerli yazarımız
İrem Nasır
İrem Nasır
hanımı kutluyorum. 10 üzerinden sağlam bir 10 puan. Neden mi? Başta çok yadırgadım. Çünkü kitap çok uzun idi fakat bu yanılgı beni yazarın anlatım dili, psikolojik ögeler ve dediğim gibi içsel betimlemeler ile tam on ikiden vurdu. Birkaç kelime hatasını yayinevi bağlama haricinde Dedektif Oğuz Yılmaz önderliğinde başlayan hikayemiz seri cinayetler, sarhoş adamlar, bozuk aile yapıları, cesur ve güzel polisler, kosturmacalı şehir hayatı, birbirinden güzel alıntılar ile birlikte bizleri sağan bir polisiye ağı. Servet Müdür, Serpil, Alperen, küçük Alp, Selda ve diğerleri. Hayatım boyunca okuduğum en iyi kitaplardan biri oldu.
Agatha Christie
Agatha Christie
kadar esrarengiz,
Ahmet Ümit
Ahmet Ümit
kadar uzun,
Edgar Allan Poe
Edgar Allan Poe
kadar ilksel,
Tess Gerritsen
Tess Gerritsen
kadar soluksuz,
Stephen King
Stephen King
kadar popüler. Tahminler kimi zaman kahrolası bir tutkal gibi düşüncelere yapıştı mı kişinin yolunu daraltır. 222 Her insanın içinde halen yaşayan bir çocuk vardır. Belki de bu içimizdeki çocuk bizi ayakta tutuyor. Bırakalım da o çocuk içimizde kalmaya, sevinç çığlıkları atmaya devam etsin. 485 Bir bedenin, vicdanını yerler altına alıp onun üstüne defalarca bastığı bir yaşamda soluk almak zor. 608
Travma
Travmaİrem Nasır · Herdem Kitap · 202311 okunma
Reklam
Erkekler gider ama adamlar kalmak için her defasında güzel bir sebep bulur.
Sayfa 190Kitabı okudu
Çözemediğim bir şeyler var hayatımda
Çözemediğim bir şeyler var hayatımda Sualtı gibi derinlerde sessizce bekleyen Dirensem, daha ne kadar direnebilirim artık Nereye kadar gidebilirim, gitsem? Aradığım nedir, o kentten bu kente? Adressiz yaşamak da sıkar insanı gün gelir Gider heyecanlar, istekler, gülümseyişler Yüreğimdeki denizin suları birden çekilir. Özleyip de vardığım her
Düşünün şimdi, 70'li yılların Ankarası'nda Gençlik Parkı'ndayız. Havuz kenarında bir masa, masanın üstünde semaver, etrafinda güzel adamlar... Nuri Pakdil, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Akif İnan, Alaeddin Özdenören, Rasim Özdenören. Bekliyorlar, az sonra Fethi Abi gelecek ve dem tutacak çay, muhabbet dem tutacak sabaha kadar.
Ne güzel adamlar var Seven Özleyen Bekleyen İhanet nedir bilmeyen Aşık olabilen Ve bir de kadınlar var Böylesi adamlara hiç denk gelmeyen..
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.