Aşkla bakan gözler böyle betimleme yapar …
Onun en güzel yeri elleriydi. Bu oyuncakları hiç kimse, hiçbir kocaman çocuk kurup işletememişti daha. Onlar insana bakmak, insanı değiştirmek, onlardan gelecek her şeyin tadını arttırmak için yapılmıştı. Bardakları koyarken, fıstık tabağını oturturken, para alıp verirken insana değse, insanın değişmemesine, peri padişahının oğlu oluvermemesine şaşardım.
Reklam
Çok güzel betimleme.
"Kurgusu acıyla harmanlanan bir filmin içindeydim. Senaryosu kanla beslenen, gözyaşı ile ıslanan sayfaların elime tutuşturulduğu, hasretin eksik olmadığı bir kurguydu bu."
Son zamanlarda duyduğum en güzel betimleme
Birileri çekiçle kalbimin duvarına kocaman bir çiviyi ağır ağır çakıyırdu sanki.
Pupa /Koza
Boyu 140-150 santimdi. Güzel, yuvarlak hatları vardı. İlk bakışta kocaman bir tahıl tanesini andırıyordu. Yüzeyi yumuşak, ince tüylerle kaplı gibiydi. Bir de o tüylerden cılız, fakat düzenli ışıltılar saçıyordu. Her an biraz daha kararan odanın içerisinde maviye çalan cılız ışıklar o cismi tamamen sarmalamıştı. Sanki babasının ardında bıraktığı
Savaşa dair güzel bi betimleme .
Zafer , belki de harp denilen fahişenin vâdettiği bir öpücüktü. Fahişe, fakat Mesealina’lar, Kleopatra’lar,Zenon’lar gibi bir fahişe… İnsana her şeyini bıraktıran,insanı her şeyinden vazgeçiren bir fahişe…
Reklam
Gotik sanatçıları gözlem anlayışını, zarif beğeniyi, kendilerini çevreleyen dünyayı resmetmekte kullandılar. Sanatçıların ilgisi, yavaş yavaş, kutsal öykünün açık seçik ve etkileyici bir biçimde anlatımından; doğanın görünümünü aslına en uygun olarak yansıtabilecek bir betimleme yöntemine kaymaya başlamıştı. Sanatçının görevi değişmişti artık. Sanatçı önceleri, kutsal öykünün başlıca kişilerine uygun eski kalıpları öğrenip, bunları yeni uyarlamalara sokmaktan oluşuyordu. Oysa şimdi, sanatçıdan, doğadan çizimler yapıp, bu çizimleri resimlerine yerleştirebilecek yetenekte olması isteniyordu. Bu yüzden bir cep defteri taşımaya, buna, Ender ve güzel hayvanlarla bitkilerin ilk taslaklarını doldurmaya başladı. Seyirci kitlesi, doğanın resmedilişindeki ustalığa ve tabloları zenginleştiren çekici ayrıntıların bolluğuna göre yargısını vermeye başladı. Fakat sanatçılar daha da ileri gitmek istiyordu. Yalnızca bitki ve hayvan gibi ayrıntıların doğadan doğrudan imgeleştirimindeki ustalıkla yetinmediler. Optik yasalarını irdelemek ve insan vücudunun bilgisine, onu heykel ve resimlerinde verecek kadar sahip olmak istiyorlardı. Sanatçıların ilgisi bu yöne girdikten sonra, artık ortaçağ sanatı kesinlikle aşılmış sayılırdı. Böylece rönesans başlamış oldu.
Sayfa 166Kitabı okudu
Ne güzel bir betimleme
Filiz, sanki bir çıkmazın içine sıkışmış ve avcıların öldürmek için arkasından kovaladığı, nefes nefese kalmış bir Ceylan gibiydi..
Sayfa 157 - EfsusKitabı okudu
GENÇ ŞAİRLERE ÖĞÜTLER
Bu çalışmanın değişik yerlerinde Joachim du Bellay, Nerval, Charles Baudelaire ve Mayakovski gibi dört önemli şair ve kuramcının genç şairlere öğütleri yer aldı. Onları bir araya toplamakta yarar var. Bunlara, Dağlarca'nın öğütlerini ve gerek şair, gerek şiir araştırmacısı olarak elli yıla yakın bir süre şiir üstüne çalıştığım için, kendi
Sayfa 633
Reklam
Güzel betimleme
"yalan söyleyen bir çocuğa, doğruyu şefkatle söyleten bir anne gibi gözlerini gözlerimin içine dikti."
Sayfa 52 - YKYKitabı okudu
Ne güzel betimleme
Her şey sonu sonuna tozdur... Kasabalar, kentler, insanlar, sen, ben...her şey toz.
Sayfa 105 - Arhip dede
Güzel betimleme :)
Ağzın, gözlerin; burnun biçimini keşfetmek, vücudunun nasıl bir biçimi olduğunu, derisini, dokunuşunu, saçlarının uzunluğunu ve yapısını, kulaklarının ar­kasındaki saçın biçimini anlamak isteyen bir kör gibiydi.
'Bu iyi bir betimleme,' dedi. 'Eh, sana söyleyeceğim. Benim te­ zim şu: inanmanı istiyor u m.' 'Neye?' 'inanamayacağın şeylere. Açıklamama izin ver. Bir kez, birAmerikalının inancı şöyle tanımladığını duymuştum: "Gerçek ol­ madığını bildiğimiz şeylere inanmamızı sağlayan şey." Adamınfikrini anlayabiliyor u m. Açık fikirli olmamız gerektiğini, küçükbir taşın bir treni yoldan çıkarması gibi, küçücük bir doğr u par­ çasının büyük bir doğr u nun çağlamasını engellememesi gerekti­ ğini anlatmak istiyordu. ilk önce küçük gerçeği elde ettik. Güzel!Onu saklarız ve ona değer veririz; ama yine de onun evrenin tüm gerçekliği olduğunu düşünmeyiz.'