Bundan yıllar önce, "Mars'a bir bilet lütfen," diye ortaya boş bir laf atıyordum.
Bir gün ofiste otururken bir delikanlı gördüm; Mars renginde, 2 yaşında, filinta gibi bir oğlan. Boynunda ne tasma var, ne bir şey, 19 kiloluk bir delikanlı tabii. Veterinere götürdüm, güzel bir duş, kaliteli mama, hop aldım eve. Yorgunluktan mamanın yüzüne bakmadı, 2 gün aralıksız uyudu.
"İsmi ne olsun" diye düşünürken "Senin dedim adın Mars olsun," dedim delikanlıya.
Delikanlı 30 kilo oldu, hafif yanaklar çıktı falan... Ateşi çıktı, günlerce veterinere götürdüm, başında bekledim çocuk gibi.
Bir ara kayboldu, otuz gün piyasada yok. İstanbul'u turladım neredeyse, sonra yolda beni görüp üzerime atladı öyle buldum. "Mars, Marsüven, Marsü," diye diye yedi yıl geçti, velhasıl vedalaştık. Güzel uyu, yakışıklı oğlum.