farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
ya da bir yağmur sel oldum sokağında
sonra toprak çekti suyu...
kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
uyandın ve ben bittim...
Beni güzel hatırla!
çünkü; sevdim seni ben, herşeyini...
sana sırdaş oldum, dost oldum,
koynumda ağladın.
yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,
beni üzdün,
Tek tesellin var…
Bu dünyanın elle tutulur, gözle görülür çıplaklığında, çiğliğinde...
Renkler gözlerini kamaştırıp seni kör etmediyse,
İçine gömüldüğün dünyada sadece gördüğüne, sahip olduğuna tutunmadıysan sımsıkı,
Bunun bir rüya olduğunu, uyanacağını unutmadıysan,
Geceleri yalnızlık duyuyorsan ta yüreğinde,
Tepeden tırnağa ten bilmediysen kendini,
Emanet aldığın canını unutmadıysan,
Can özlüyorsa,
Ve canın yanıyorsa, yaralıysan,
“Bir” vav gibi işliyse içinde bu güzel yara,
Tek tesellin duyduğun özlemdir Yâre...
Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Mavilerde sefer etmek!
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş.
Açsam rüzgara yelkenimi;
Dolaşsam ben de deniz deniz
Ve bir sabah vakti, kimsesiz
Bir limanda bulsam kendimi.
Unutmayalım: Miti, bir rüyayı inceler gibi inceliyoruz ve rüya için geçerli yasaların çoğu mit içinde geçerli. Rüya neredeyse tamamen içsel bir meseledir ve rüyanın her parçası olarak yorumlanmalıdır. Örnek: bir erkek, rüyasında güzel bir genç kız görürse, bunun kendi dişil iç kapasitesi ile ilintili olduğu neredeyse kesindir. Böyle bir rüya figürünü bire bir alıp onu kişinin cinsel ilgisi veya mevcut kız arkadaşı hakkında bir yorum olarak açıklamak kolaycılık olur. Kişi bu hatayı yaparsa, rüyanın gerçek derinliği kaybolacaktır. Mitte de öyle: Gounamond’un öğüdünü lafzi anlamıyla alırsak, önümüzde Ortaçağ şövalyelerinin bir karikatüründen başka bir şey kalmaz.
KORKU...
Bi kere tutunuyorsan bu dünya ya korkarsın arkadaş...
Kendi sonsuz güzelliğini unutup özdeşleşmiş sen kişiler veya kişilik halleriyle tabiiki korkarsın...
Dalmışsan rüyaya ve bu rüyayı gerçek sanmışsan korku kaçınılmaz...