Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
SEVMEK CADDESİ SAKİNLERİ
Anladım, kabullendim kalbim susmaz, Biraz göçmen havasında, Biraz ateş pahası sıcakta. Hiç bir hâlim ve kudretim kalmadan, Mecalim kalmayana kadar alıştım bu aşka. Velev ki Allah göstermesin olmasın karşılığı, Bende uzanır gökyüzüne bakarım. Yanımda ki teyzelere desem mi her şeyi? Belki kalbimi okurlar sükutluğumda nefesimde, Aşkın erbabları tam yanımda. Havada sıcak mı sıcak, Kim yine benim kadar aşık oldu anlamam. Birkaç sokak aşağıda ki sahilde, Nasıl kavuşmuştur kim bilir aşıklar, Şimdi bende güzel bir his hissettim. Bir şarkı tutuyor gönlümü albatros duraklarında, Gökyüzünün kuşlarıyla doğaya bir merhaba. Bana en güzel aşkı anlatsınlar, Çünkü ben sussam kalbim susmaz, Bana şu hâli bir güzel anlatsınlar. AYKUT BARIŞ ÇELİK
Erol Günaydın vatani görevi için Ağrı’nın Yukarı Biligan Köyü’ne atanır. Öğretmen olarak görev yapacağı okulun eksiklerini görünce, bakanlığa bir dilekçe yazar. Fakat eksikler tamamlanmaz. Bunun üzerine sanatçısı olduğu Dormen Tiyatrosu’nun sahibi Haldun Dormen’e bir mektup yazar; “Patronum, bana yazın. Bana çocuk kitapları yollayın. Benim küçük vahşilerime yardım edin. Maarif hiç yardımda bulunmuyor, okulda hiç oturacak sıra yok. Sıra yapılması için on tahta verdiler. Kalemleri, defterleri hiç yok. Tebeşir yok. Galiba bu ay maaşı bunlara yatıracağım. Önlüklük siyah kumaş yollarsanız çok makbule geçecek. Burada bulmanın imkanı yok. Dağda geçecek günlerimi süsleyecek bu güzel gerçekleştirmek istediğim hayallerim. Muhtara söyledim, köylülerle çalışıp köyün yollarını düzelteceğiz. Baharda da köye ağaç dikeceğiz. Patronum isteklerim çok oldu ama bunlar çok az paraya bakar. Çok özledim sizleri. Kendimi bu işlere vermezsem hiç günler geçmeyecek. Bitmeyecek... Dağlar kadar büyüdü içim...” Saygı ve rahmetle 🙏🙏💖💖
Reklam
MUS‘AB BİN UMEYR’İN (R.A.) İSLÂM’A HİZMETLERİ -1
İslâm dini, Arabistan’ın her tarafında ve husûsiyle de Medîne-i Münevvere’de pek süratle yayılmakta idi. Evs ve Hazrec kabileleri Ashâb-ı Kirâm’dan birinin Medîne’ye gönderilmesini talep ettiler. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, onlara, Kur’ân-ı Kerîm’i ve İslâm âdâbını öğretmek üzere Mus‘ab bin Umeyr’i (r.a.) gönderdi. Hz. Mus‘ab (r.a.),
ÖBGZK
Uzun süren bir hastalık sürecim oldu ve bu süreçte yastıktan ayrılamadığım için gidip bir sesine dalıp, ben niye izlemiyorum ki farkındalığı yaşayıp ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ dizisine başladım. Bir buçuk hafta gibi bir sürede 35. Bölüme geldim. Çok seri izliyorum. Muhteşem Yüzyıl izlediğim zamanlardan bilen bilir ben her sınav döneminde bir ömürlük diziye başlar sınavlara kadar çalışmak yerine birinci sezonu bitiririm. İkinci sezona gidiyor bu. Küçükken izliyordum zaten. Tabi o zaman 5. Sınıftaydım ilk sezonunda. Osman büyüdü, tadı kaçtı.. İzlemedik. Ama tüm olayları baştan sona izleyip hakim olmak güzel. Ve o dönemdeki kıyafetler.. Üniversite hayatı, lise hayatı.. Aşırı özeniyorum ar ya. Kimsenin elinde telefon yok, hatta evinde de yok🫠 zenginler evlerine telefon alıyor şimdilik.
BİR AVUÇ İNANAN İNSANLAR İNSANLIĞA ÖRNEKTİR .
🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲 Uzun Bir Gecenin Ardından Dakyanustan Allah 'u Teâlaya Kaçan Gençler Ashab-ı Kehf Kıssası Ashâb-ı Kehf, putperest bir hükümdar olan Dakyanus devrinde Tarsus’da yaşamış, îman ve tevhîd mücâdelesi vermiş olan sâlih gençlerdir. Zalim kral Dakyanus'un Ashâb-ı Kehf'e karşı sunmuş olduğu puta tapma teklifine karşı
Uzak Bir Masal Haftası başlıyor...!
Bahar şenliklerimizde, ilk söyleşimizi dün akşam harika bir atmosferle tamamladık. Muhteşem bir söyleşi ve sunum gecesini geride bıraktık. Ne kadar geride bıraktık desek de anılarımızda çok güzel bir gece olarak kalmaya devam edecek.
Uzak Bir Masal
Uzak Bir Masal
ile söyleşi yolculuğumuza devam ediyoruz.
İrem Uzunhasanoğlu
İrem Uzunhasanoğlu
, “Her şeyden önce uzak
Reklam
Ben her seyi seninle öğrendim her seyi seninle yaşadım. Sen oldum senin oldum. Herkesi karşıma alabilecek kadar güçlüydüm ki aldım da. O kadar çok güvendim ki vardır bir bildiği dedim hep. Gördüm ki heyecandan öte olmamışım senin için. Tek bir gerçek varmış senin bir başkasına ait oluşun. Ben yine de senin her sözünün altına imzamı atardım herkese karşı savunurdum seni o zamanlar. Simdilerdeyse korkuyorum biri seninle ilgili bir şey söyleyecek soracak diye çünkü seni savunacak bir şey bırakmadın bana. Bir şey oldu ve fark ettim ki ben sana kendimi hiç anlatamamışım. Mesela bugünü nasıl geçirdin neler yaptın çok iyi bıkıyorum, hissediyorum. Bu ne kadar acı veriyor bildiğini sanmıyorum. Bu son yaşattığın hayal kırıkları boğazımda bir düğüm olarak kaldı. Benim seni savunacak arkanda duracak yüzüm kalmadı. Yerin bende hep baki. Bazen kendime çok kızıyorum bazen sana. Bazen ikimize aynı anda. Ayıramıyorum onları birbirinden. Hani böyle güzel ikililer vardır bizi onlardan sanırdım. Temeli sağlam ilişkiler gibi. Her düşüncemde her hareketimdr sen de vardın. Çok şey yapacaktık beraber. Bazen tek yapmaya gucum yok ama bazen de çok güçlü hissediyorum kendimi. Sonra gerçekler yüzüme vuruyor. Sen, siz.
İnsanların doğum günü kutlama gibi bir şey yapması bana çok saçma geliyor daha doğrusu aptalca geliyor ,adamın bir yıl daha yaşlanıyor gelip buna seviniyor,Adam dünyada ki gününü geçirerek çok zamanı varmış gibi davranıyor doğum günü oldumu işte doğum günüm falan filan hiç düşünmüyor ki ömründen bir yıl geçmiş artık eski günlerin gelmeyeceğini ,sevinmenin anlamı ne, sen dünyaya geldin ne yaptın insanlığa bir faydan dokundu mu ailene ,köyüne ,ülkene bir faydan oldumu işte buna sevineceksin bak diyeceksin benim topluma bir faydam oldu sevinebilirim diye bilirsin ama bizim insanlar neymiş doğum günün kutlu olsun işte sen geldin bilmem ne falan filan böyle saçma şeylerin peşine düşmeyin gerek yok ömrümüzden bir yıl gitmiş siz gelmişsiniz doğum günüm falan filan ha güzel bir şey yapsanız eyvallah diyecem , o da yok emin olun topluma faydası olanlar doğum gününün boş olduğunu anlar daha doğrusu düşünenler .. BEN BU DÜŞÜNCEDEYIM SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ NELERDİR? YORUMA YAZINIZ!!!
Onsuzluk
Bugün günlerden yağmurlu bir cumaydı. İşten çıkmış otobüste kafamı cama dayayıp "çok eski şarkı" isimli müziği dinliyordum. Sözlerinde "iznin olmadan hala seviyorum seni" geçiyordu. Evet, onun izni olmadan hala onu seviyordum. Onu "kafamda dönüp duran plaklar" gibi çalıp duruyordum adeta... Sanki bedenime tüm
MODERN HAYATIN GÖLGESİNDE KAYBOLUŞUMUZ Şehir hayatından sıkılıp köylerde yaşamak isteyen insan sayısı giderek artıyor. İnsan ilişkilerinin sığlığı, kalabalık içindeki yalnızlık duygusu, evcil bir hayvana dahi bakmanın zahmeti, yarım saatlik bir işiniz için bile tüm gününüzün trafikte geçmesi gibi bir çok negatif nedenler, gittikçe metropollerden
Reklam
Çözemediğim bir şeyler var hayatımda
Çözemediğim bir şeyler var hayatımda Sualtı gibi derinlerde sessizce bekleyen Dirensem, daha ne kadar direnebilirim artık Nereye kadar gidebilirim, gitsem? Aradığım nedir, o kentten bu kente? Adressiz yaşamak da sıkar insanı gün gelir Gider heyecanlar, istekler, gülümseyişler Yüreğimdeki denizin suları birden çekilir. Özleyip de vardığım her
Ziya Paşa ne güzel söylemiş: “Gitti Mecnun hane-i dehri bize bıraktı Bir harap evdir, kalır divaneden divaneye” (Mecnun ölünce dünya evini bize ısmarlamış oldu -zaten- bu öyle perişan, yıkık, ıssız bir evdir ki -ancak- deliden deliye kalabilir...)
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.