Uzun zamandır okumak istiyordum. Bir türlü alıp başlayamamıştım. Bunun da en önemli sebebi Selahattin Demirtaş'ın siyasetçi olması ve neredeyse ruhumuza işleyen, bir türlü kurtulamadığımız lanet olası önyargılar. Neyse ki sonsuza kadar sürmedi, aldım, okudum. İyi ki okumuşum.
Belki duyduğum önyargının günah çıkarmasındandır emin değilim ama çok beğendim kitabı. Hikayelerin neredeyse hepsi güzeldi. Özellikle bazı öyküler aktı gitti. Bitirince de tadı damağımda kaldı.
Ulu önden Atatürk ne güzel söylemiş "ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir."
Herkesin önyargılarını kırması, sorunlarını konuşarak, anlaşarak çözmesi dileğiyle...
Kitabı en sonunda bitirdim. İlk bölüm inceleme, ikinci bölüm ise bir öyküdür. Keyifli okumalar dilerim.
İlk Bölüm:
Maksim Gorki’nin bir eseri daha biter ve böylelikle onun gönlümde yükselişi tüm hızıyla devam eder. Bilemiyorum… Okuyacağım sürüyle kitap, tanışacağım onca yazar olacaktır lakin mümkün müdür? Gorki’nin samimiyetini, çocuksu ruhunu,
Herkes bir şey anlatabilir ama herkes aynı anlatmaz.
Hayatınızı ayrıntısıyla gözlemlediğiniz mi? Dokunduğunuz eşyayı, konuştuğunuz insanı, gördüğünüz tüm insanların saçından ayakkabılarına varana dek baktınız mı? Geçtiğiniz yolları sorguladınız mı?
Su gibi akan zamanın ardına bakın, ne kalmış ne kalmamış diye.
Bu kitabı merakla okudum,
Biriktirdiğimiz hayalleri bozdurabileceğimiz bir ada var mı?
Herhangi bir beklenti içine girmeden elime aldığım bu eseri okurken, senkronize bir şekilde bir evin çatısına tüneyen güvercinler gibi benim de zihnimde düşünce kuşları oradan oraya uçuşup durdular...
İncelemeye başlamadan önce, bu ay bu eseri çok başarılı bir çeviri ve baskı kalitesi ile dilimize kazandıran