Coşkun: (aynanın kenarından başını çıkararak) hangi devrim yaklaşıyor Ümit? (Ümit babasına bakar) bir çok devrim var biliyorsun; geçici devrimler var, sürekli devrimler var...
Saffet: (önündeki kağıtlara bakarak tamamlar) görünüş devrimleri var. Ne demiş Cenap Şahabettin: güzel bir kıyafet, iyi bir tavsiye mektubudur. Demiş.
Coşkun: bu devrimlerin yanında fransız devrimi çocuk oyuncağı kalır. Bu nedenle, özet olarak diyebiliriz ki, kendi devrimini kendin yap.
Cemile:(sabırsızlıkla) yeter artık Coşkun! Her şeyi oyunlarınıza benzettiniz .
Saffet: fakat Cemile , Sayın eşiniz önemli bir oyun yazarı olmak ve hatta bütün oyunlarda devrim yapmak üzeredir.
Coşkun: elbette! Çünkü devrimler bizim milli karakterimizdir. Çünkü devrimler ulusumuzun özünden çıkar. Ve o ulusun öz yapısını değiştirir. Değişen öz yapı, yeni devrimleri özler. Yeni devrimler de değişmiş olan bu öz yapıyı yeniden değiştirir. Bu nedenle devrimler süreklidir.
Cemile: (üzgün) ne yazık inancınızı kaybetmissiniz hepiniz.
Goethe kadınları el üstünde tutardı; Mussolini ise nefret ederdi. Nereye baksanız erkeklerin kadınlar hakkında düşündüğünü görürsünüz, ve hepsi de farklı düşünürler. Bütün bunları anlamanın mümkün olmadığına karar verdim yanımdaki okura imrenerek bakarken, güzel güzel özet çıkarıyor, bunları A, B ya da C diye başlıklar altında topluyordu, benim defterimse birbiriyle çelişen notlara ait çılgın karalamaların cümbüş yeri gibiydi. Üzücüydü, şaşırtıcıydı, küçültücüydü. Hakikat parmaklarımın arasından kayıp gitmişti. Her bir damlası kaçıp gitmişti.
Lale!
Ne "efsunkar" bir çiçekti o!
Onsuz mutluluk yarım, onsuz insan boş, onsuz hayat anlamsız!
Lale, bir eşsiz hükümdardır o gönül dünyasına...
Bütün sohbetler onun üstüne kuruluyordu; "Ali Efendi, bahçesinde bir lale türetmiş; gören bayılıyormuş..."
Halka da bulaşmıştı bu lale salgını!
Lale "modası"