Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ı Tanzimat Edebiyatı döneminde kaleme alınmış Batı edebiyatı tarzında yazılan ilk Türkçe romanlardan birisidir. Kadının toplumdaki yeri, dönemin evlilikleri, görücü usulü evlenmeyi veya birbirini görmeden evlenmenin oluşturduğu sorunlar ele alınmış kitabımızda. Şemsettin Sami’nin okuduğum ilk kitabı
Merak etmeyin bugünü es geçemeyeceğim. :)
Her sene hosgeldin diyerek yeni bir 365 gün bekliyoruz. Umutlarımız yeşersin, beklediklerimiz gelsin, aşık olalım, başarılı olalım gibi bir çok dilek isteriz. Bunu yıllardır yapıyoruz peki elimize ne geçiyor?
Geliyor mu beklediğin kişi?
Umutların yeşeriyor mu?
Başarılı olabiliyor musun?
Dur ben cevap vereyim;
HAYIR!!
Peki ama nedenn??
İnsan her sene bir şeyleri isteyerek onlara kavuşmaz, ayağa kalkmalı, adım atmalı ve belki de koşmalı ama durmamalı bir yerde...
Var mısınız bu sene bir farklılık yapalım ve bir şeyler bir şeyler istemek yerine biz bir şeyler yapalım.
Mesela bu sabah güler yüzlü uyanıp günümüzü pozitif geçirelim. Evde okumadığın bir kitabı açıp birkaç sayfa okuyalım, uzun zamandır dinlemediğimiz müziği dinleyelim ya da bir kişiye gülelim..
Yarın akşam da karar verelim. Bu gün mutluydum çevremdeki insanlar nasıldı diye bir düşünelim.
Bence en azından yarın mutlu olmaya özen gösterirsek önümüzdeki 365 güne bu pozitif enerjiyi sunup bir sene boyunca mutlu olacağız..
O halde size ilk tebessüm benden gelsin. :)
Geceye bir şarkı bırakayım dinleyin ve sabah güzel bir gün olacak diye umut edelim. :)
Ne dersiniz güne Hababam gibi uyanmaya? 📍
kalemimetakilansozler.blogspot.com/2020/12/2020ye-...
Selam! Bir çırpıda biten, sürükleyici bir kitap olan #yücetanrıpan kitabı ile karşınızdayım.
Daha önce bahsetmiştim; bu kitap kısa bir süre önce #kitapyurducom sitesinden aldığım sipariş üzerine geldi. Hatta hikâyelerimde minik detay fotoğrafları da paylaşmıştım.
Yüce Tanrı Pan kitabı, #ithakikaranlıkkitaplık serisinin 5. sırasında yer alan,
Hemen her otogarda kuru simitler ve kentin özel yiyecekleri de, bağıran çocuklar tarafından yolculara satılmaya çalışılır. Otogarlarda o kentte yaşayan insanlar da tek tük kahvelere gelmiş, o acı koyu çaylardan içerler. Buralardaki pis masalar üzerinde izmarit dolu kül tablaları durur. Hiçbir otogar temiz, hiçbir otogar güzel değildir. Bağıran ve yaygın bir sesle, anlaşılmaz bir dille, hareket edecek otobüsün anonsu da yapılır, yolculara iyi yolculuklar dilenir. Gelip geçenleri tedirgin eden bu çirkinlik niye, diye düşünülür. Oysa bir ömür boyu burada oturan, burada kalan, çalışan insanlar var. Sıcak, mis gibi kokan bir kahve, taze bir çay, bir barın gerisinde neden güzel yüzlü bir kız ya da temiz yüzlü bir adam yoktur?
Kıpırdamıyoruz, ilkokula yazılmak için fotoğraf çektirmeye giden Settar karakterinin hayatına giren bir kelime. Fotoğrafçının fotoğrafı çekeceği an kıpırdamıyoruz uyarısı vermesiyle romana da ismini veriyor.
Roman, 1960’ların İstanbul’unda geçiyor. Dört gün sonra kıyamet kopacağı söylentisi her yere yayılınca muhteşem bir karnaval seyretmeye