Teması kesilmeyen gözlerimiz, ilk karşılaştığımız barda bile bu kadar birbirine yabancı değilken;birlikte bir savaşa girdik. Birbirimize karşı edindiğimiz ilk yenilgimiz, o gece değildi üstelik...
Biz bir ömür, sadece birbirimize yenilmeye ant içmiştik.
Bugün ilk kitaptan itibaren beni fazlasıyla içine alan, etkileyen, gerçekçi kurgusuyla çok sevdiğim Onsra3 Kam yorumumla geldim. Alp Aslan ve Jülide o kadar imkansızlar ki yine de herkese, her şeye rağmen bir araya gelmek için savaşırlar. Jülide'nin kimsesizliği, Alp Aslan'ın zor karakteri yine de sevdaları hep en öndedir.
Ikinci kitap öyle bir sahneyle bitmişti ki Alp Aslan sen bunu hakettin dedim. Jülide İstanbul'a dönmüş ama hayattan kopuktur. Yaşadığı acılar gerçekten herkesin kaldırabileceği şeyler değildir.İlaçlarla ayakta durmaya çalışmaktadır.Melih'in ısrarıyla gittiği davette Alp Aslan'ı görmesiyle onsuz yapamayacağını anlar. Tabii ki ikisi bir araya gelir de sakin bir ortam olur mu? Ne kadar kavga etseler, eteklerindeki taşları dökseler de bir bakmışlar Urfa'ya doğru yoldalar Alp Aslan bu sefer her şeyi üsulune göre yapmak ister. İsteme, kına, düğün derken eğlenceli sahneler okuduk. Mutlu sahneleri okurken acaba Gökçen ne zaman bir şeyler patlatacak diye de yüreğim ağzımda okumadım değil Yeni görev yeri, harabe olan evi yuva haline getirmeleri ve birlikte geçirdikleri zaman çok güzeldi. Ama hep bir tetikte yaşamak var ya... İşte Jülide'yi çok iyi anlıyorum. Çalan her telefon, sabah kalktığınızda yanında olmaması korkusu Yüreğiniz ağzında yaşamak tam da Jülide'nin yaşadıkları gibi.