Görkem Yanaz

Görkem Yanaz
@gynz
null
“ yeniden .. “
Usulca yaklaşan görünmez yaşlı bir harf torbasından düşüyordu aşkın yarası kapanmış kalp yatağına; çok eski söz yumakları... Güzelliğinde gizlenmiş gözlerinden Uyandırdım dinlenmiş gözlerimi Ve düşlerimin içine kattım Saçlarından sarkan özleyişi Sensizliğin yollarını toza dumana buladım Ve hasretin bittiġi yerde Hayata yeniden başladım...
Sayfa 310 - Beyaz balinaKitabı okudu
Reklam
Spiral bir bağın kalın ipliklerinden boşanmış güçlü ve tatlı bir kendinden geçişi yaratan ilahi süzülüş, karanlık kılıklı ve soğuk bakışlı bütün cinayetlerin sorumlusu olan hain yezidi büyük bir ses kalkanıyla karşılıyordu savaşın son bulacağı yerde. Giz... Giz... Giz... Her şeyi kuşatan giz... Döküyordu artık solgun ve kırık zaman resimlerinin durduğu soyulmuş dünyaya, kalpler bahçesinde ölümsüz çiçekler yaratan düş şekerlerini..
Sayfa 308 - beyaz balina yayınlarıKitabı okudu
Yaklaştı keşiş Orkide Prensės'e. Kendisinin uçan küçük bir müzik kutusunun içinde başka bir zamandan geldiğini ve melodilerin büyücüsü olduğunu söyledi. Tanrı'nın görevlendirdiği biri olduğunu da ekledi. Düşlerle şarkıları seviştiren ve insanları taşıdığı ruhla seviştirip ölümsüzleştiren biriydi o. Sürdürdü konuşmasıni: "Aşkların deniz kokulu yellerinin taşıyıcısıyım ben. Notaların isimsiz kahramanı. Büyüleyen ve âşık eyleyen. Gün doğumlarının balatları benim ellerimden şekillenir. Gün batımlarının şiirleriyse benim dudaklarimdan çiçeklenir. Şimdi beni bekleyen yazgıya doğru ayak süreceğim yapayalnız. Ardımda ulaşamadığım esrarengiz, büyülü bir aşk ve âşık bırakarak. Sev- giler sunağıma șu muhteşem bahçenizden bir çiçek bırakırsanız eğer beni fazlasıyla mutlu etmiş olursu- nuz. Ve inanıyorum ki, o çiçek yalnızlığımı ömrüm boyunca benimle paylaşacak olan o âşıktan başkası olmayacaktır." Orkide Prenses kusursuz bedeninden bir yaprak çiçek kopardı ve keşişe uzattı. Bunu yaparken ağlıyordu. Keşiş teşekkür etti kendisine ve ak tenine són bir dokunuşla elveda diyerek uzaklaştı yanından. O da bunu yaparken ağlıyordu. Güneş ve ay... En dokunulmaz ve en bilinmez aşklar adına sonsuzluğun yaşamla özdeşleşmiş olan merdivenlerinden çıkmayı sürdürüyorlardı her sevişmenin ardından terleyen bedenlerini çıkartıp yepyeni uykulara yatırarak. Aşk masallarının sürgitleşen mavi oyunları gibi, öncesiz ve sonrasız.
Sayfa 309 - aşkların denız kokulu yellerinin taşıyıcısı o “Düşlerin Ressamı”Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“.. bir yok oluş...!’
Spiral bir bağın kalın ipliklerinden boşanmış güçlü ve tatlı bir kendinden geçişi yaratan ilahi süzülüş, karanlık kılıklı ve soğuk bakışlı bütün cinayetlerin sorumlusu olan hain yezidi büyük bir ses kalkanıyla karşılıyordu savaşın son bulacağı yerde. Giz... Giz... Giz. Her şeyi kuşatan giz. Döküyordu artık solgun ve kırık zaman resimlerinin durduğu soyulmuş dünyaya, kalpler bahçesinde ölümsüz çiçekler yaratan düş şekerlerini. Gizemli bir sarılişla kuşatilıyordu havanın soğuk bakışlı donuk gözleri. Sarayın küçük çiçek bahçesinin kuytu yerinde hoş ve büyülü bir melodi duyulmaya başladı. Yayıldı, yayıldı. Her yayılışında yer ve gök karanlığa karşı bembeyaz bir ışık saçmaya ve onu uzayın mağaralarına doğru sürüklemeye başlamıştı. Çirkin ve kötü yüzün kara rengi direnemiyordu bu ışıyan büyü karşısında. Melodinin sarmalayan gücü, küçük müzik kutusunun yaldızlı kapısından sızan şarkıyla ve ellerinde hepsi birbirinden farklı enstrümanları çalan Portakal kokulu keşişin büyülü sesiyle karışarak karanlığı boğup yuttu. Geriye yalnızca küçücük bir nokta kalmışti gökyüzünün kör bedenine yol alan. Mavinin gizsel havasında ayrışan gün ışığı, çiçekler ülkesinin bu küçük bahçesini yeniden uyandırmıştı. Donup kalan ve savunmasız bir yok oluşa kurban edilen herkes kıpırdamaya başlamış, âşıklar aşk oyunlarina kaldıkları yerden katılmışlardı. Saray halkı mutluydu ve dans ediyorlardı yine, hiçbir şey olmamış gibi. Çiçekler eski görünümlerindeydiler ve kokular bırakıyorlardı yeriere. Ne olduğundan' küçük ne de olduğundan büyük, yalnızca olmaları gereken büyüklükteydiler.
Sayfa 308Kitabı okudu
"Giz... Giz... Giz..."
Orkide Prenses geçmişte yaşadığına inandığı bir aşkın masal görünümlü yansimasını duymuştu kalbinin derinliklerinde ve düş boyalarıyla boyanmış evinde dalıp gitmişti hem çok eski hem de ellenmemiş bir maviyi ayaklarının ucuna getirecek olan zamanın sedirlerine... Yazgının kirlenmiş taraftaki gözlerine baktı uzun uzun. Diline korkusuz sözcükler göndererek, çirkin ve kötü yüzlü adalete ne bedenini ne de ruhunu teslim etmeyeceğini söyledi. Birdenbire kararmaya ve soğumaya başlamıştı gökyüzü. Karardı... Soğudu... Daha çok karardı... Daha çok soğudu. Göğün yırtmaçlarından düşen buzullar saplanıyordu verimli topraklara ve onu yakıp kavuruyordu beyaz yangınlarla. Şeytan urganlarıyla asılmış yeryüzünün sevgiler doğuran destansı âşıkları aşklarıyla beraber ölüm gelinliği giymiş kanyonlara çekiliyordu sırayla... Ay ve güneş aşkları kadar derin ve sonsuzluğa yelken açmış sevgiler sunağındaki o muhteşem buluşmanın etkisiyle çoğalan sevişmelerin mavi okyanusunda yaşayan yeni sevgililer, hüzünlü bir ayrılığa doğru kayıp gidiyordu olup bitenlere anlam veremeden. Ay ve güneş... Güneş ve ay... Aygüneși... Güneşayı... Çok eski bir hikâyenin geri dönen zamanları gibi duruyordu tüm çıplaklığıyla bu masum dünya masalının acıyan toprağında.
Sayfa 307Kitabı okudu
Reklam
“Bir gün bu düş gerçek olacak..!”
Derin bir nefes aldı ve son harflerin oluşturduğu sözcükleri izledi ardından. "Tanıdığım ruhu en soylu kadınsın sen Düşler Kraliçem. Sevgim sonsuz bir şarkıdır adına yazılan... Sonsuz bir şarkıdır adına yazılan... Bir şarkıdır adına yazılan... Şarkıdır adına yazılan... Adına yazılan... Yazılan..." Kaldırdı gözlerindeki siyah düş perdesini ve kulaklarında yankılanan sesini duyuyordu şimdi karşılık veren mitolojik âşığın... Hatırladı ve kalbinin pembe dudaklarında bir gülümseme hissetti. "Masallar aşkım. Bugün gözyaşlarım hiç kurumayacak sanırım. Çok zor kokular dünyasında sensiz olmak ve onu sensiz solumak. Bunu anlatamam ne bir ölüye ne de bir canlıya. Tann'nın birazcıkta olsa sevgili kullarıysak, bir gün bizi de görür ve mutlu olmamiz için bir şeyler yapar kutsal ışıklar adına. Seni çok seviyorum mavi düşüm ve mavilikler prensim. Bir gün bu düş gerçek olacak. Biliyorum alıp götürecek bizi mavi sevişmelere. En büyük umudum budur artık bundan böyle...
Sayfa 306Kitabı okudu
“mitolojik aşk hikâyesi..”
Çok eski bir mitolojik aşk hikâyesinden aklında kalan dizeleri geçirdi kirpiklerinden uzayan siyah perdeden. "Bu dünyada var olduğum sürece, yokluğunda ve varlığında yaşama nedenim olacaksin. Eğer yazgım, sensiz bir hayatı yaşamayı zorunlu kılacaksa bana, yine de yokluğunla sevişeceğim hep, bu fani ve cani dünyadaki zamanım doluncaya kadar. Tanrı çektiğin bütün acıları bana yollasın çİçekler aşkım. Çünkü kıyamam ve dayanamam koparip akittığın gözyaşlarına...Tanrı çektiğin acıları bana yollasın çiçekler aşkım ve kalbindeki hüzün kapılarını kapasın umut rüzgârlarıyla. Sen benim mavi dünyamda açan düşler bahçem oldun. Gurbet şarkıları akıtsa ve akıtacaksa bile hep dilim, her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olacak birbirimize imgeler meleġim..." Yutkundu...
Sayfa 305Kitabı okudu
“Orkide Prenses Gözlerini Kapadı..”
Orkide Prenses güzel yüzün ardındaki çirkin ve kötü yüzü görebiliyordu. Karşısında duranın, insanların mutluluk ve aşk resimleri arasında doyumsuz manzaralar yaşamasını kıskanan bir büyücü olduğunun farkındaydı. Çünkü Tanrı ona görebilme ve kalp okuyabilme gücü vermişti. Yalnız, bir tehlike vardı Orkide Prenses için. Karşı geldiğinde gözleri önünde duran çirkin yüz, ak bedenini simsiyah bir renge dönüştürüp hayatının sonuna kadar karanlığa mahkům edebilirdi. Sonsuz geceler içinde onu besinsiz` bırakabilirdi gün ışığından uzak tutarak. Ama ne fark ederdi ki ölümün hüzünlü yüzüne bulaşmış soluğun böylesi. Onunla yaşamak, dünyayı kesik kesik solumak ve bedenini zehir bataklıklarında uyutup uyandıracak yezidin boynuzlarını kuşanmış ölümden farksız olacaktı. Gözlerini kapadı.....
Sayfa 305Kitabı okudu
“tuhaf şeyler oluyor bak insan kendıne yuvarlanınca “
Kızdım onlara pencereden baktığım yerde ve bağırdım gırtlağımın gücü yettiğince; Sizi affetmeyeceğim. Affetmeyeceğim sizi. Asla sizi. Asla affetmeyeceğim. Dönüp de bakmadılar. Sonra ben baktım ki dudağım bile kıpırdamamış, ağzım bile açılmamış. Bağırmamış, konuşmamışım. Hani söyleyecek çok şeyim var da kıyıp söylemiyorum der gibi susmuşum. Hayalim kırıldı anlatabiliyor muyum? Biliyorum bin bir türlü denediğim hâlde hiç bir türlü anlatamıyorum. Ah ediyorum. Bu yüzden ah ediyorum. Ah edince kendime çarpıyorum. (Çünkü her ah bir kendine çarpıştır, içinde evcil hayvan niyetine ahlak besleyen insan için.) Insan kendine çarparak parçalanınca Aklının tutunacak elleri de kopuyor Ya Bunu bilerek ve kolsuz bacaksız ve yani pürüzsüzlüğüme güvenerek kendimi pencereden göğe bırakıyorum. Uçmak rabbim ve dilek, pürüzsüz bir eylem. En azından göğe çakılana dek....
“gerçek değil..”
Bir ışık yandı.beynimdemi bendemi kalbimdemi bilmiyorum.birşey yapacaktım.beynim yapacaktı.ben inanacak ve ona göre yaşamaya devam edecektim.bir plan yaptım...Şimdi bana onu öldürdüğümü söylüyorlar.Evet diyorum,evet ama zihnimde.yani gerçek değil.Acı bitsin diye,aşk dinsin diye.Beynimi kullandım,kalbimi kandırdı,beni kandırdı ve kurtuldum.Aslında gerçek değil....
Reklam
“Biyografi” http://www.muratyilmazyildirim.com/biyografi
DÜŞLERİN RESSAMI Varoluş…Dünya ve yaşam…Acı…Hüzünler satın aldığım aşklar…Tılsım…Replikler halinde küçük mutluluklar…Yitirişler…Gözyaşının yağmur olup aktığı dayanılmaz zamanlar…Şarkılar…Sözcüklerin savruluşu doğmamış vakitlere…Ayrılık sahnelerinde hiç istemeden rol alış…Mevsimlerin geçip gidişi gözlerimizden…Rastlantılar ve yeniden şekilleniş…Yaşlılık…Çöl gibi kavrulan kalp manzaraları…Çirkin ve güzelin ayırt edilişi…Kötülüğün şeytansı yüzü…Güzelliğin meleksi gülümseyişi…İnsan ve hayatı sorgulayış…Çocukluk ve saflık…Okul yılları…Gençlik ve ivme kazanış…Hem sevindiren hem üzen bir yol alış…Müziğin büyüsüyle kutsanış…Albümlerim…Resmin rengarenk boyalarıyla düşlerin şarkılarına doğru uzanış ve tuvallerim…Yazmanın derin huzuruyla ak sayfalarda tüketilen kalemlerin ortaya çıkardığı kitaplarım…Sonsuz ve koşulsuz…Son bir nokta bekleyen görsel bir şölen edasında,seyredilmeyi bekleyen sürrealist filmlerim…Yazgıya boyun eğiş ve dünyayı selamlayış…Ve sevginin gücü…Hepsinin ve her şeyin özünde gidilmesi gereken tek adres ve içinden geçilmesi manevi bir huzur veren tek kapı…Ben o adres ve o kapıdayım…Sevginin gücüne inanlar için o adres ve o kapı sonsuza kadar açıktır… SEVGİM ÜZERİNİZE OLSUN…
Unuttuk...
Sevginin ve aşkın büyülü melodileriyle birleştirdik dilimizi. Seviştik onunla yosunlarla sevişir gibi. Içimizde ve dişımızda duran varlıklarımızın ışığında yollar kat ettik. Denizlere ulaştık. Renkten renge geçtik. Uyuduk. Uyandık. Şekil değiştirdik. Ölümù ve yaşamı kabullendik. Hayatın kolay tarafinı değil zor tarafinı seçtik ve bu yönde yürüdük görünmeyene. Görünene yeni giysiler sunduk. Güzelleştirdik onu. Seçtik ve seçildik düşler coğrafyasında. Mavi okyanuslarda dinlendik ve dinlendirdik savaşan yanımızı barışın hoşgörülü gülümseyişiyle. Yaşamdan yaşama geçtik. Öldük ve yeniden dirildik. Günün birinde yine öldük. Sonra günaydin dedik dünyaya. Sonra hoşça kal. Serüvenler ormaninda doğanın büyülü güzeliyle seviştik defalarca. Arzulamasını öğrendik. Sonra arzuyu yenmeyi ve köreltmeyi. Çirkini güzelden ayırmayı. Günahin azametli iktidarını gözledik kirli yüzlerde. Beyaza boyadık katil resimleri. Yeniden dogduk. Yaşami yaşadıkça öğrendik ve öğrettik herkese. Kirmizınıın gücünü hissettik bedenlerimizde. Sonra o noktada gözlerimizi kapatip siyahin karanlık boyasıyla yıkandık yeni bir sabaha kadar ve yeniden seçilene kadar. ......Ben, sen, o, biz, benler. senler, onlar, bizler olduk. Oldukça daha çok doğduk ve şekil verdik şekilsiz görünümlü zaman aynasına."
Sayfa 289Kitabı okudu
GEÇİŞLER...GEÇİŞLER...
Kemikleri dişarı firlamış güçsüz ellerini yanaklarına dokundurup konuşmaya başladı: "Tanrı'nın bizlere armagan ettigi hayatı birbirinden farkli dünyalarda yaşadik hep ve kendimizi tanımayı öğrendik zamanla. An geldii kalplerimizdeki gizli hazinenin yörüngelerinde uzun yolculuklar yaptık. Bölümlere ayrilmiş yüce yaşamin yeni yeni parçaları olarak dünyaya yollandik yeniden....
Sayfa 288Kitabı okudu
“Döngü...”
GEÇİŞLER... GEÇİŞLER Kendinden geçişler. Kendinden kendine geçişler ve gölgelerde birikmeler. Görünmeyeni görünenin torbasinda biriktirmeler. Geçişler ve gidip gelişler...
Sayfa 288Kitabı okudu
Sonra..???
Tanrı,küçük yazgıyı büyük yazgının uyuyan mağarasından çıkarttı ve onu, düşlerin en temizinin beşinci salatası sallad ... Salladı ... Salladı. Yaşlı Adam oturdugu yerde degildi. Gözün kırpılış anı kadar olan bir zaman dilimlekte kaybolup gitmişti. Sarı ve beyaz gözyaşı damlası. Güneş ve ay gibi. Şimdi yanlızca onlar uzakta kayboldugu yerde duran. DOĞUM VE ÖLÜM VAROLUŞUN KOKUSUZ VE KORKUSUZ ÇIÇEKLERIYDİ Yanyana ve isimlendirerek aşklarını. Yükseklere daha çok yükseklere. İkisi birden havalandı. Sonra ... !!!
Sayfa 281Kitabı okudu
Resim