Her zaman söylediğim gibi söylüyorum; bir yazarın yazma gelişimini görmek kadar bana zevk veren bir şey yok. İlk kitap Kızıl Panthera Tilmesa kaotik bir sonla bitmişti. ağladım ağlayacaktım, burada bitmemeliydi demiştim. İkinci kitap Argunç'ta ise aslında olayların en başını öğrenip neden o sonu yasadiklarini anliyoruz. Ve sonra olaylar yine normal duzeninde akmaya devam ediyor.
Kurgu tamamen yazarın hayaline göre sekillenirken Türk mitolojisinden ve etnik, kültürel yapisindan da yararlanmış yazar. Tabii alelade değil. Bazı detaylari satır aralarinda yakalayabilirsiniz ama bazı detayları ancak benim gibi naçizane azcik bilgisi olanlar çabucak kavrar. Ha nedir, hikayede pek çok Türkçe isim kullanılmış ve dilimiz dışındaki kelimelere gariptir ki daha çok alışkın olduğumuz için bu durumu garipseyebilirsiniz. Manidar oldu değil mi?
Yazarın da hikayede söylediği gibi "Ne de olsa insanların şekillenmesinde coğrafya, büyük rol oynardı." Yani neden kültürümüzden parçalar katmasındı?
Bir tarihsever olarak tabii kadim Türk tarihini, hikayedeki kanlı savaşlar beni mest ettiKarakterler dur durak bilmiyor. Genelde hanım okurlar bu şekilde yazılmış epik fantastik sevmez ama ben çok severim. Beyler daha çok sever bu şekilde yazilanlari. O yüzden aşk meşk işlerini beklemeyin bu seride. Ama azıcık olsaydı hoş olurdu sayın yazar. Bu arada çok karakter ve tür olduğundan kitap sonunda bir sözlük de var. Burdan da benden + aldı.
Sezar'ın hakkı Sezar'a,
Epope'den tam not aldı Kızıl Panthera!
Dehşet ve ibretle tabii ki!