Başkalarının başarısız olmasına ihtiyaç duymamızın ve attıkları yanlış adımlar hakkında dedikodu yapmaktan zevk almamızın nedeni aslında son derece hazindir. Çünkü yeterince ilgi görmediğimiz için biz de öfkeden kudururuz - ve dolayısıyla bizi bu hakkımızdan mahrum eder gibi görünen kişileri cezalandırarak teselli bulmaya çalışırız. Hayal kırıklığıyla son bulmuş emellerimiz, bizi başkalarının da başarısızlığa uğramasına ihtiyaç duyan başarısız insanlara dönüştürür.
Eğer edebiyat ve tiyatro yapıtlarında işlenen konular kahvaltı sofrasında okuduğunuz kısa haberler şeklinde karşımıza çıksaydı, bu yapıtların çoğu ilgimizi çekmez, bizim için bir şey ifade etmezdi.
Dedikodu yapma dürtüsü ve şöhret arzusu tamamen aynı dertten kaynaklanır:Her ikisinin de nedeni yeteri kadar ilgi görmemiş olmaktır. Aslında ünlüler-her ne kadar çok daha büyük bir sahnede ve ölçülerde olsa da-hepimizin boğuştuğu o sorunun, yani görmezden gelinme sorununun üstesinden gelmeye çabalamaktadırlar sadece.
Doğa hepimize haddimizi bildirir. Başka birinin bize kendimizi değersiz hissettirmesi hiç hoşumuza gitmez, ama özümüzde bir hiç olduğumuzun bizden çok daha büyük bir güç tarafından bildirilmesi asla küçük düşürücü değildir. Yorucu bir şekilde kendilerine yapılan en küçük saygısızlığın farkına varan ve sahip olduğu avantajları daimi olarak başkalarınınkiyle karşılaştırmaya meyilli olan egolarımız, insanların hiçbir şekilde sahip olamayacağı cinsten güçlerin en sonunda burnumuzu sürttüğünü görerek bir tür huzura bile erebilir.