Kalp ile sır arasındaki fark şudur: Kalp değişkendir, döner ve farklı alemlerde dolaşır. Bazen sır ve Ruh perdesinde Hak Teala'nın izzetin görür, bazen sır ve Ruh örtüsüne meleklerin saflığını ve temizliğini müşahede eder. Bu perdede bazen kalp gözüyle nebi ve resullerin adımlarını görür, bazen kıyametten sonraki diriliş gününü gözünün önüne getirir, bazen de bu perdede kaza ve kadere nazar eder. Sır ise halden hale dönüşmez. "O seni görür" ibaresinin korku ve heybetinde istikrarlı bir şekilde durur. Gecesi, gündüzü, mukimliği ve seferi ondan haberdar olmadığı gibi, o da bunlardan haberdar değildir. Padişah-ı zü'l-celalin kendisine baktığını, ne söylese, ne yapsa ve ne düşünse hepsini gördüğünü bilir ve istiğrak haline geçer.
Sır ile ruh arasındaki fark işe şudur: Ruh, padişah-ı zü'l-celalin, kendisini gördüğünü bilir. O' nun nazarıyla bütün varlığı edep ve hürmet olur. Hak Teala'dan başkasına yönelmez, başkalarıyla teselli olmaz, daima Hak Teala'nın cemalini müşahede eder.
İşin gerçeği şudur ki göz aslâ gözü ve görüleni hakkıyla göremez; akıl aslâ aklı ve düşünüleni hakkıyla anlayamaz, his aslâ hissedileni hakkıyla idrâk edemez.
Gavsı Sani hazretlerinin Nakşibendi Tarikatı Silsilesi:
Hz. Muhammed Mustafa (sav)
Hz. Ebubekr Sıddık (ra)
Selman-ı Farisi Hz. (ra)
Ebu Muhammed Kasım Hz. (rah)
Şeyh İmam Cafer-i Sadık Hz. (rah)
Şeyh Bayezid-i Bistami Hz. (ks)
Şeyh Ebu Hasen Harakani Hz. (ks)
Şeyh Ebu Ali Farmedi Hz. (ks)
Şeyh Hace Yusuf Hemedani Hz. (ks)
Şeyh
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla... Ancak O'ndan yardım dileriz. Hamd, ezelî hamdinin yüceliği ile kendi zatını öven, varlığı öncesiz olan yüceliğini övmek suretiyle yüce olan, ebedî tevhidini ikram etmek cihetiyle varlığını ispat eden, ebedî birliğinin müşahede edilmesiyle tek olan, zâhirî kahrının azametiyle cebbâr, bâtınî azametinin kahrıyla kahhâr, hâkimiyet yüceliği ile melik, kayyûmî izzetinin mülkü ile mütekebbir, merhametinin güzelliği ile vâsi' ve rahmetinin genişliği ile muhsin olan yüce Allah'a mahsustur.
"Hayât, teselli olmaktır. Herkesin tesellisi ve huzûru farklı şekilde ve farklı şeyledir. Hayatın en alt rütbesi ve en aşağı derecesi dünyâ ile teselli olup oyalanmaktır. Bu, hayvanların hayatına ve yaşayışına benzer. İnsanoğlu dünya malı toplamaktan kaçınmalı, perhizkâr olmalıdır. Hakk Teâlâya kavuşmak için mücâhede etmeli, nefsiyle savaşmalıdır. Maddi hayatta yeteri kadar ile yetinmek, insanı Hakk'a yönelişe hazırlayan sebeblerdendir."
İdrak, akıl ve emaneti yüklenmekle muazzam ve şerefli olarak yaratılmış insanın, teselli noktasında kendi emrine verilmiş olan hayvanlar, yırtıcılar, kuşlar ve böceklerle aynı konumda olması ne utanç vericidir!