DİĞER KÜTÜPHANELER Kütüphanenin Adı Yeri 23 Nisan Ulusal Egemenlik K Üsküdar Akademililer Sanat Mer.K Beyoğlu Akatlar Kültür Mer.K Etiler AKM KütüphanesiTaksim Alman Arkeoloji Enstitüsü K Ayazpaşa Alman Arkeoloji K Ayazpaşa
Allah'ın Sevmediği Amel ZULÜM
Allah'ın Sevmediği Amel ZULÜM Zalim:Haksızlık ve zulüm eden, kötü kıyıcı, merhametsiz, gaddar kimse demektir. Zulüm:Haksızlık, eziyet, işkence, baskı, adaletsizlik demektir. Zulüm: bir şeyi kendine ait olmayan yere koymak, sınırı aşmak doğru davranmamak, günah işlemektir. Mazlum:Zulüm görmüş, zulme, haksızlığa uğramış kimse
Reklam
Hacı Beşir Ağa
Hacı Beşir Ağa’nın hayatını öyle hareme intizam vermekle geçirmiş bir zenci bir hadım ağa olduğunu zannetmeyin… Sahip olduğu büyük serveti hayır işlerine harcayan ilim ve sanat hâmîlerinden ve aynı zamanda kitap meraklılarından idi! Cağaloğlu’nda hâlâ ibadete açık olan bir cami, çok sayıda çeşme ile başka hayır müessesesi yaptırmış, topladığı birbirinden nâdir elyazması kitapları yaptırttığı kütüphanelere bağışlamış, İslâm dünyasının ilk matbaacısı olan İbrahim Müteferrika’yı bu işe o teşvik etmiş, hattâ Müteferrika’nın kurduğu ve yine Türkiye’de ilk olan kâğıt fabrikası da onun Yalova’daki çiftliğinin arazisinde açılmıştı. Hacı Beşir Ağa’nın kitapları bugün Süleymaniye Kütüphanesi’nde muhafaza ediliyor ama ilim dünyası onun ismini uyunca yaptığı bütün bu önemli işlerin haricinde bir başka büyük hayırı ile hatırlıyor: Evliya Çelebi’nin meşhur “Seyahatnamesi”ni unutulmaktan kurtarmasını, eserin Mısır’da olan tek elyazmasını İstanbul’a getirterek yine elyazması olarak çoğalttırmasını ve Evliya Çelebi’nin isminin onun sayesinde yaşamasını! Beşir Ağa 1746’da vefat etti ve bu büyük ilim ve sanat korucusunun hatırasına lâyık olduğu hürmeti gösteren devlet, onu Eyüpsultan’ın kabrinin ilerisine defnetti. Murat Bardakçı - Habertürk köşe yazısı
Hadımlar, her ne kadar İslam ve İslam olmayan toplumların şimdi çoğunda köle olarak kullanılsalar da yüksek bir statüye sahiptiler. Bu bir tür seçkin kölelikti.
Sayfa 15 - Kitap YayıneviKitabı okudu
İğdiş, İslam hukukuna aykırı bir uygulama olduğundan bu ameliyat genel olarak Osmanlı topraklarına sınır bölgelerde Hristiyan hekimlerce gerçekleştirilirdi. Bu hekimler Kafkasya yakınlarında Ermeni, Sudan yakınlarında ise Kopt idiler.
Sayfa 29 - Kitap YayıneviKitabı okudu
John Lewis Burckhardt'ın anlatısına göre;
... genç adam masanın üzerinde zapt edilirken, cinsel organları "sabunla kaplı ipek sicimlerle" bağlanıyordu. Sonra da bunlar bir usturayla hızla kesiliyordu. Ameliyattan sonra hadımın idrar yoluna tahta ya da teneke bir tüp geçiriliyor, yara kül ve sıcak kumla daha sonra da kaynar yağla hafifçe dağlanıyor ve hadım işemesine izin verilmeyen üç günlük ve çoğunlukla derin acılarla dolu bir bekleme dönemine giriyordu. Bu sürenin sonunda bandajları açılıyor, bir enfeksiyon gözlenmiyorsa ve sorunsuz işeyebiliyor ise ameliyatın başarılı olduğu duyuruluyordu. Yara bundan sonra özel bir Kopt sargısıyla kapatılıyor ve bu da ancak kırk gün sonra çıkarılıyordu.
Sayfa 30 - Kitap YayıneviKitabı okudu
Reklam
İlginç !
Çinli hadımların, kopartılmış cinsel organlarını, öldüklerinde yanlarında gömülecek olan lake bir kutuda korudukları bilinir.
Sayfa 31 - Kitap YayıneviKitabı okudu
Hadım, iğdiş edilmenin sonucu olarak hayatı boyunca rahatsızlık duyacak hatta ağrıları olacaktı. İdrar yolları enfeksiyonları yaygın bir şikayetti. Hadım yaşlandığında sık sık idrarını tutamadığından yakınırdı. "Hadım gibi kokuyor" şeklindeki Çin halk deyişi, herhalde hadımlara sinmiş idrar kokusundan dolayıdır.
Sayfa 31 - Kitap YayıneviKitabı okudu
İstanbul'a gelen Avrupalı ziyaretçiler, Topkapı Sarayı'ndaki hadımların sarıklarının katları içine gümüş bir kamış koyduklarını yazarlar. Bunları, çişlerini yaparken boru gibi kullanıyor olmalıydılar.
Sayfa 31 - Kitap YayıneviKitabı okudu
Tarihçi Shaun Marmon, Memluk Sultanlığı'nda idrarını kaçıran ve sızıntı için sürekli çizme gibi bir şey giymek zorunda olan bir hadımla karşılaşmıştı.
Sayfa 31 - Kitap YayıneviKitabı okudu
Reklam
Sürgün
Birçok Osmanlı resmi görevlisi için 17. yüzyıl sonları itibariyle saraydaki kariyerin sıradan bir parçası idi. Sürgün edilen görevlinin mesleki kariyeri sona ermez, sadece imparatorluk başkentinden bir etkide bulunamayacağı ya da herhangi bir iktidar üssü inşa edemeyeceği taşraya gönderilirdi.
Sayfa 37 - Kitap YayıneviKitabı okudu
Topkapı Sarayı'na getirilen Afrikalı hadımlar, sarayın üçüncü avlusunun doğu kanadında harem avlusunun karşısındaki sınıflarda, saray içoğlanlarının eğitimine benzer şekilde eğitilirler ve sağlam bir islami eğitim alırlardı.
Sayfa 37 - Kitap YayıneviKitabı okudu
Demek ki hiç değişmemişiz
Liyakat eksikliklerine rağmen akrabalarını yüksek dini görevlere atamasıyla ün yapan Şeyhülislam Feyzullah Efendi.....
Sayfa 41 - Kitap YayıneviKitabı okudu
Aynalıkavak Kasrı
1715 Osmanlı-Venedik muharebesinden sonra Venediklilerin III. Ahmed'e hediye ettikleri değerli aynalar Haliç kıyısındaki Tersane Sarayı'nın çeşitli salon ve odalarına yerleştirilmiştir. Bu sarayın arazisinde I. Ahmed döneminde inşa edilen Tersane Kasrı'na daha sonra Aynalıkavak Kasrı denilmeye başlanmıştır.
Sayfa 67 - Kitap YayıneviKitabı okudu
Bir çok Dârüs-Saâde ağası gibi Beşir Ağa da çeşitli konularda çok sayıda kitap toplanmıştı. Böyle bir koleksiyonun başlangıç noktası hadımların da eğitim gördüğü faaliyetini tamamen ak ağların gözetimi altında sürdüren Enderun'un müfredatıydı.
Sayfa 83 - Kitap YayıneviKitabı okudu
31 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.