Vasconcelos on iki günde yazmış, ben iki günde okudum. Annem der ki; çocuk dediğin yaramaz olur, yaramazlık aslında zeka belirtisidir. Anneme göre çocuk dediğin düz duvara tırmanır yani. İşte Zeze'de böyle bir çocuk, annemin hayalindeki torun diğer bir deyişle -mübalağa edersek :D
Zeze çok yaramaz, evet; sınırları zorlayacak ölçüde yaramaz. Ama bir o kadar da vicdanlı. Öğretmenin vazosu için getirdiği çiçek, babasına hediye alabilmek için çabalaması... Fakirliği de eklenince içi burkuluyor insanın. Zeze'nin masumiyeti nasıl da içini yakıyor insanın. Ama en çok, kendi ailesinden görmediği şefkati, bir yabancı da bulması; nefretle başlayıp, yanında özgürce kendisi olabildiği dostunu yitirmesi... Ağlayarak okudum (sulu göz olduğum, doğrudur).
Hayat notu: Bir çocuğa kötü davranmanın hiçbir mazereti yoktur.
Devam kitaplarını henüz okumadım, -okuyamadım, okumayı manyaklığa eşit bir sabırsızlıkla beklediğim kitaplarım vardı, bir de Mo Yan'a musallat oldum, çevirmeni stalkladım, yeni kitabı geliyormuş, hadi inşallah, toplayalım; ama 2020 Kitap Listesine aldım. En kısa zamanda onları da okumayı planlıyorum.
Yeni incelemelerde görüşmek üzere. :D