Karşına merhamet yoksunu, vicdan köprüsü hep sallantıda olan insanlar çıkacak. İnsanlıkla uzaktan, yakından alakası olmayan duygu tüccarı olanlarda hep var olacak. Aşk da, dostluk da, yada herhangi bir insani ilişkilerde duygularını sömürecek. Ve insanlar iyi niyetini suistimal etmekle kalmayıp, onlara karşı sahip olduğun hangi zaafın varsa, işte tam oradan vurup idam edecekler. Hayat bu; somut ölüm gelmeden, içten içe tükendiğini hissedeceksin. Sahip olduğunu düşündüğün tüm güzellikleri, gönlüne ektiğin çiçekleri sökecekler içinden. Hiç acımadan, bir an bile tereddüt etmeden asacaklar yüreğini dar ağacına. En kötüsü de bunu en savunmasız olduğun anda yapacaklar. Zamanla insanlardan, merhametten, vicdandan, masumiyetten soğutacaklar seni. Ve en sonunda; acıdan “dayanamıyorum artık, gücüm kalmadı, çok yoruldum, bir adım dahi atmaya mecalim yok” diyeceksin haykırarak. Kimse iyi gelmeyecek sana, hiçbir güzellik teselli edemeyecek seni, o acı seni “En dibe” çekecek. Ve orda kalman için elinden gelen her şeyi yapacak. İşte tam o anda; “Hayır. Sen bunu aşabilirsin” diye bir ses fısıldayacak gönül hanende. Sen kendi yüreğinin umudusun, hadi kalk artık doğrul” diyecek. Yıkılmaya hakkın var. Ama tevekkülsüz bir halde yerde yığılıp kalmaya asla!