Vahdet
Vahdet deryasına dalmak istersen {1) Hakkı kendi özünde bulmak istersen {2} Tüm varlığı bir vücut görmek istersen {3} Men arefe nefsehû fekad arefe rabbehû {4} • {} • Bütün ilim'lerin künhü için {5} Hakikat sırrına ermek için {6} Canı canan'da bulmak için {7} Men arefe nefsehû fekad arefe rabbehû 1 ~ “Allah’tan korkar ve sakınırsanız mualliminiz Allah olur.” (Bakara/282) 2 ~ ...her şey helak olur, ancak onun zatıdır kalan... (Kassas/88) 3 ~ “Müminler bir vücut gibidir” Hâdis-i Şerif 4 ~ Kendini bilen {nefsini bilen} Rabbini bilir. Hâdis-i Kutsî 5 ~ Yalnız Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara/216) 6 ~ Bu Allah'ın lütfudur ki dilediğine nasip eder. Gerçekten de Allah pek büyük lütuf sahibidir. (Cum'a/72) 7~ En'âm Suresi - 76-79 ayetleri
• Bir kimse Allah (c.c)'a nasıl zanda bulunursa Allah (c.c) da o kuluna o şekilde muamele eder. Nitekim, kutsi hadiste şöyle buyrulmuştur. "Ben kulumun zannı üzereyim..."
Sayfa 226Kitabı okudu
Reklam
Hadis-i kutsi olarak rivayet edilen bir sözde şöyle denir: "Ben bir gizli hazine idim.Bilinmeyi sevdim/istedim. Ve tüm varlığı yarattım."
Sayfa 184Kitabı okudu
“Her hasene (sevap) on mislinden yedi yüz misline kadar yükselir. Ancak oruç benimdir ve ben onun mükâfatını veririm.” Hadis-i Kutsi
Hadis-i Kutsî: Ben insanın sırrıyım; ve insan benim en büyük sırrım.
Sayfa 131 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Rasûlüllah (s.a.v.) buyurdu: "- Kim inanarak ve bilerek Ramazan ayının orucunu tutarsa, Allah onun geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar." Hadis-i Kutsi "(Allah-u Teâlâ şöyle buyurdu) İnsan oğlu bütün amellerini kendi için yapar. Yalnız orucu kendisi için tutmaz. Orucu ancak benim için tutar. Onun mükafatı ve sevabını da ancak ben belirlerim. Allah'ın kedisine ait dediği ve kendisinin mükafat vereceği oruç insanoğluna yeterlidir."
Sayfa 599Kitabı okudu
Hadîs-i Kutsi meâli: ‘—Ben insanın en büyük sırıyım; ve insan benim en büyük sırrım...
Sayfa 135Kitabı okudu
Toplum beni kaldırıp bir kenara atmış. Marksizmin hiç gündeminde olmayan bir durumla karşı karşıyayım. İşte o sırada Hazreti Arabî'nin kitabını açıyorum. Kitapta gözüme çarpan ilk ibarelerden biri o güzel hadis-i kutsî. Hazret naklediyor Allah'tan: "Ben bir gizli hazineydim. Bilinmek istedim." Bu bir davet. Allah bizi kendisini bilmeye çağırıyor. Demek ki orada vadesi gelmiş. Birdenbire kalbim aşka düştü. Bomboş olan kalbimde bir aşk peydah oldu.
Reklam
Sa"d (b. Ebû Vakkâs) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İnsanoğlu, Allah"ın kendisi için takdir ettiğine rıza gösterirse mutlu olur. Şayet, Allah"tan hayırlı olanı ummayı terk eder ve Allah"ın kendisi için takdir ettiğine kızıp, isyan ederse bedbaht olur.” (T2151 Tirmizî, Kader, 15)
İslâm'da, mücerret olarak ilim övülüp teşvik edildiği halde, bir Hadis-i Kutsi'de: "Nice alim vardır ki, onları ilimleri yoldan çıkarmıştır" denilmektedir. İlmin insanı yoldan çıkarması, o ilmin belirli bir vasfından ileri gelmiyor, fakat o ilmi edinen kişinin hazımsızlığından, yani kendisine ait bir vasıftan ileri geliyor. Batı aleminde, özellikle modern zamanlarda ilim, sürekli olarak dinin hükümlerini cerh etmeyi kendine görev edindiğinden, bu ilim sahiplerinin niyeti de dine karşı çıkmak olduğundan, böyle bir ilim ortamında yetişen insan sapkınlığa düşüyor.
Resim