Fâtiha Sûresi
Nüzûlü; Mushafta birinci, nüzûl sıralamasında 5. sûredir. Hz. Muhammed’in peygamberliğinin ilk yıllarında Mekke’de nâzil olduğu hususunda ittifak vardır. Kaynaklarda nüzûl sebebiyle ilgili özel bir olay yoktur. Kur’an’ın hem bir mukaddimesi hem de özeti gibidir. Ayrıca her müminin kıldığı namazın bütün rek‘atlarında rabbi ile konuşurcasına okuması ve bu sayede O’na yaklaşması murat edilmiştir. Adı Ve Ayet Sayısı; Fâtiha “ilk, evvel, başlangıç” demektir. Bütün olarak gelen ilk sûre olduğu, Kur’an-ı Kerîm’i okumaya ve yazmaya onunla başlandığı için bu adı almıştır. Fâtiha sûresinden önce gelen (nâzil olan) âyetler, ait oldukları sûrelerin parçalarıdır ve bu sûrelerin nüzûlü Fâtiha’dan sonra tamamlanmıştır. es-Seb‘u’l-mesânî “ikilenen, tekrarlanan yedi” demektir. Bu sûre yedi âyetten oluştuğu ve namazda en az iki kere okunduğu ya da her rek‘atta ona bir başka sûre veya birkaç âyet eklendiği için bu ismi almıştır.Ümmü’l-kitâb “kitabın aslı, temeli, anası” demektir. Bazı hadislerde “Ümmü’l-Kur’an” (Kur’an’ın anası) şeklinde ifade edilmiştir. Fâtiha sûresine bu ismin verilmesi, yukarıda işaret edilen ve az sonra açıklanacak olan içeriği sebebiyledir.
“Dabbe” kelimesi mana olarak “debelenen şey” demektir. Bu hem insan hem de hayvanı kapsayacak şekilde yeryüzünde debelenen her çeşit canlıyı ifade edebilir. Nitekim Kuran’ın bu sözcüğü kullandığı yerlere bakıldığında da her çeşit canlının kastedilebileceği anlaşılır. Örneğim Nur Suresi’nin 45. Ayeti’nde geçen “dabbe” kelimesi, “canlı” manasında
Reklam
Bakara Sûresi 23, 24. Âyetler
23. Eğer kulumuz Muhammed'e indirdiğimiz Kur'an'ın Allah sözü olduğunda kuşkunuz varsa, onun bir sûresinin benzerini de siz ortaya koyun. Hatta Allah'tan başka güvendiğiniz ne kadar yardımcınız varsa onları da çağırın. Evet, iddianızda samimi iseniz bunu yapın. 24. Eğer bunu yapamazsanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o
Sayfa 14
Bakara Suresi 28. Ayet
28. Cansızken size hayat veren Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz? O, bir gün hayatınıza son verecek, ardından sizi diriltecektir. Eninde sonunda hepiniz O'nun huzuruna çıkarılacaksınız. [Kâinatı yaratan Allah'ın onu yok olduktan sonra yeniden dirilteceği ayrıca İsrâ 17/51; Neml 27/64; Ankebût 29/19; Rûm 30/11, 27, Nûh 71/18; Bürûc 85/13'te de belirtilmektedir. Yeniden diriltilmekle ilgili âyetler topluca En`âm 6/29; Yûnus 10/34; Ra`d 13/5; Meryem 19/66'da da verilmiştir. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de bir kudsî hadiste Cenâb-ı Hakk'ın şöyle buyurduğunu haber vermektedir: "Hiçbir hakkı olmadığı halde insanoğlu Beni yalanlamaya kalktı, hiçbir hakkı olmadığı halde Bana hakaret etti. Beni yalanlamaya kalkması, kendisini yeniden diriltip aynen yaratamayacağımı ileri sürmesidir. Bana hakaret etmesi ise Benim bir oğlum olduğunu iddia etmesidir. Bir eş veya bir oğul edinmek gibi insana âit sıfatlardan Kendimi tenzih ederim." (Buhârî, Tefsîr 2/8, 112/1-2).]
Sayfa 20
Hz. Adem'e secde etme emri sadece Adem'in şahsını değil, onun şahsında bütün insanlığı kapsamaktadır. Adem yaratılmadan önce bu emrin verildiğini, yaratılınca da meleklerin ona secde ettiğini gösteren başka âyetler de vardır: "Hani bir zamanlar Rabbin meleklere şöyle demişti: 'Ben kuru çamurdan, işlenebilen özlü bir balçıktan insan yaratacağım. Ona en uygun şekli verip içine Kendi ruhumdan üflediğim zaman, onun önünde hemen secdeye kapanın." (Hicr 15/28-29; Sâd 38/71-72). Âdem'e yapılacak secdenin anlamı onu selâmlamak ve kendisine saygı duyduğunu göstermektir. Bunun, Allah'a ibâdet için yapılan secdeyle bir ilgisi yoktur. Resûl-i Ekrem'in haber verdiğine göre mahşerde insanlar güneş tepelerine dikilip de sıkıntı ve kederden iyice bunaldıkları zaman, şefaat etmesi için ilk defa Hz. Adem'e başvurduklarında ona âyette zikredilen özellikleriyle hitap ederek "Ey Adem! Sen insanların babasısın. Seni Allah kudret eliyle yarattı. Sana Kendi ruhundan üfledi. Meleklere sana secde etmelerini emretti, onlar da secde ettiler. Seni Cennet'e yerleştirdi. Rabbine varıp bizim için şefaat et" diyeceklerdir (Buhârî, Enbiya 3, Tefsîr 17/5; Müslim, Îmân 327).
Sayfa 22
Bakara Suresi 45. Ayet
45. Sabrederek ve namaz kılarak Allah'tan yardım isteyin. Çünkü namaz, Allah'a duyduğu derin saygıdan kalbi ürperenlerden başkasına zor gelir. [Sabır, başa gelen acılara katlanmak, sıkıntılara direnmek anlamına gelir. İlâhî yardımın bir gün geleceğini düşünerek sabreden huzurlu olur ve dertlerinden er geç kurtulur. Kur'an'da sabretmenin ve sabredenlerin değeriyle ilgili pek çok âyet vardır (Ayrıca bk. Bakara 2/156 ve dipnotu). Ramazan ayına "sabır ayı" denmesi, orucun sabırla yakın ilgisini göstermektedir. Peygamber Efendimiz bu yakın ilgiyi "Oruç sabrın yarısıdır" buyurmak sûretiyle ifade etmiştir (Tirmizî, Daavât 87; Dârimî, Tahâret 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 363, 365, 370, 372). Resûl-i Ekrem Efendimiz bir elem ve keder hissettiği zaman Allah'tan yardım istemek için namaza dururdu (Ebû Dâvûd, Tatavvu' 22; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 388). "Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah'tan yardım isteyin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara 2/153). Sabırla ilgili diğer âyetler Hûd sûresi (11), 115. âyetin dipnotunda verilmiştir.]
Sayfa 30
Reklam
222 öğeden 211 ile 220 arasındakiler gösteriliyor.