İçinde bulunduğumuz yüzyıl, dünyevi meşguliyetleri geçici olmalarına rağmen aşırı önemseyen,ahirete yönelik işleriyse kalıcılığına rağmen hafife alanların asrıdır.
...Bu hedefe götürecek yolları bulmak için halkın korkaklığını,kararsızlığını, sebatsızlığını, kendi hayat ve geçiminin şartlarını anlamak ve tartmaktaki yetersizliğini hesaba katmak gerektir. Bilinmelidir ki halkın kuvveti kördür, budaladır; ölçüp biçmez; sağı da dinler solu da. Bir kör bir öteki körü yok edemeyeceği gibi, halk içinden çıkan temsilciler de -bir dahi kadar zeki olsalar da- politikadan
anlamadıkları için, onların kılavuzluğu milleti yok etmekten ibaret kalır...
Maddiyata çok önem veriyoruz fakat maddiyat bizi doyurmuyor. Sevgi ve dostluk ilişkilerimiz, bizi çevreleyen evren;tüm bunları çok hafife alıyoruz,yeterince önem vermiyoruz.
Anaları hafife almayacaksın bu dünyada, bir ananın evladı için yapamayacağı şey yoktur. Yol bilmez iz bilmez deme, evlat söz konusu oldu mu, her şeyin yolunu bulur insan.
“İnan bana, sizinle olan ilişkimi hafife almıyorum ve kendi hayat planlarımı sizin arzularınızla birleştirmeye çalışmak beni sık sık huzursuz etmeye yetiyor.”