Kültür
Başka bir yer ve zamanda olsam, örneğin 17. yüzyılda yamyam bir kabilede yaşasam, akıl sağlığımın yerine geldiğini kanıtlamak için, dokunmaktan öte insan yemek zorunda bile kalabilirdim, diye düşünüp kendimi avutmaya çalıştım. Sonuçta o da bir kültürdü ve içinde doğmuş olma ihtimali sadece matematikti. Nasıl Bamiyan Budaları bir kültürün ürünüyse, onları havaya uçuran Taliban da öyleydi. Hatta 1.500 yıl önce o heykelleri inşa edenlerle, bugün Burma'da Müslümanları öldürenler, aynı Budist kültürdendi. Dolayısıyla kültür kavramını o kadar da büyütmemek gerekiyordu. Ne de olsa kültür, hiçbir alışkanlığından vazgeçemeyip bütün davranışlarını nesilden nesile aktararak biriktiren ve böylece dünyayı yavaş yavaş çöp eve çeviren bir takım saplantılı manyakların işiydi!
Sayfa 301 - Doğan KitapKitabı okudu
Ama yavaş da olsa farkına varmak aslında hiçbir şeyin değişmediğinin, canımı yakıyordu sanki bir terzinin bütün iğnelerini yutmuşum gibi...
Reklam
"Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar."
Ne de olsa kültür, hiçbir alışkanlığından vazgeçemeyip bütün davranışlarını nesilden nesile aktararak biriktiren ve böylece dünyayı yavaş yavaş çöp eve çeviren birtakım saplantılı manyakların işiydi!
İnsan doğar 10-15 yıl sonra dünyanın nasıl bir tezgah olduğunu ve doğumla ölüm arasında nasıl hapsedildiğini fark eder. Bu aslında bir histir, bilgi değil. Ve ilk tepkisini verir. Avazı çıktığı kadar bağırarak. Bu çığlık, bir kalabalığın içinde cüzdanını çaldırdığını fark eden kişinin çaresiz haykırışına benzer. Önce, aşağılayan ve umursamaz bakışlar atan kalabalık sonra da aşırı gürültüye dayanamayıp içlerinden birini bağırıp çağıran ile konuşmaya gönderir. O da gidip "Biz de çaldırdık cüzdanı ne var? Senin gibi kıçımızı yırtıyor muyuz?" der. Böylesi bilimsel bir müdahale için, genelde diplomalı olanlar tercih edilir. Kalabalığın kayıtsızlığı karşısında yavaş yavaş sesi kesilen yaygaracı, gerçeği kabullenir ve çevresindeki boşluğu insanlarla doldurur. Buna büyüme denir.
Sayfa 120Kitabı okudu
Yetişkin Olma
İnsan doğar. On-on beş yıl sonra dünyanın nasıl bir tezgah olduğunu ve doğumla ölüm arasına nasıl hapsedildiğini fark eder. Bu aslında bir histir, bilgi değil. Ve ilk tepkisini verir. Avazı çıktığı kadar bağırarak. Bu çığlık, bir kalabalığın içinde cüzdanını çaldırdığını fark eden kişinin çaresiz haykırışına benzer. Önce, aşağılayan ve umursamaz bakışlar atan kalabalık, sonra da aşırı gürültüye dayanamayıp, içlerinden birini, bağırıp çağıranla konuşmaya gönderir. O da gidip "Biz de çaldırdık cüzdanı, ne var? Senin gibi kıçımızı yırtıyor muyuz?" der. Böylesi bilimsel bir müdahale için, genelde diplomalı olanlar tercih edilir. Kalabalığın kayıtsızlığı karşısında yavaş yavaş sesi kesilen yaygaracı, gerçeği kabullenir ve çevresindeki boşluğu insanlarla doldurur. Buna, büyüme denir.
Sayfa 120 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Düşüncelerime ve beynimden geçenlere en yakın -en yakın diyorum çünkü hiçbir zaman tam anlamıyla düşüncelerimizi söylememize yetecek kelimelerin yeryüzündeki lisanlarda bulunmadığını uzun zaman önce anladım- cümlelerin ağzımdan çıktığı gün öldürülmüş olacağımı ya da yavaş yavaş yok olmamı sağlayacak şartların sözleşmiş gibi çevremde buluşacaklarını düşünüyordum.
Işte Abdülhamid donanma bahsindeki dünyada ikinci yalanının rezaletini anladı ve Onu bir kenarda bırakıp bütün kuvvetini kara ordusuna verdi . Abdülhamid'de öz bünyemiz içinde ve yavaş yavaş beslenmedikçe böyle bir donanma yükünün kurtuluş değil Ölüm getireceğini anladı!
Sayfa 302Kitabı okudu
İçindeki gerçeği fark ettiği gün, o kadar korkmuştu ki gömüldükleri yerden çıkmasınlar diye üstlerine fazladan toprak atılan ölüler gibi kendi gerçeğinin üstüne de tonlarca yalan atmıştı. Ve şimdi, yavaş yavaş tırnaklarıyla kazıyordu. Yığdığı yalanları kürekliyordu. Gerçeğe ulaşabilmek için. Kendine ulaşabilmek için...
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.