@kitapofisi

@kitapofisi
@hakanbold
muhasebe
lisans
Ankara
9 Ocak
267 okur puanı
Mart 2018 tarihinde katıldı
Her hücuma karşı koymanın yolu vardır ama Tanrı, işin sonu gelsin diye, iki taraftan birine nasıl karşı konacağını unutturur.
Sayfa 454Kitabı okudu
Reklam
” Ölümden korkmuyorum. Sadece geldiği zaman orada olmak istemiyorum” Woody Allen
Bilmiyor musun ki kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Al işte kadına özgürlüğünü veriyorlar,erkeklerle eşit haklar tanıyorlar ama ona bir zevk aracı olarak bakmaya devam ediyorlar; onu çocukken de, toplum içine karıştığında da aynı şekilde zevk aracı olarak yetiştiriyorlar. Kadın yine aynı aşağılanmış,ahlakı bozulmuş köle, erkek de ahlaksız köle sahibidir.
Kreutzer Sonat
Cinselliğin doyurulmasıyla aşk tükenmişti ve birbirimizin karşısında aslında gerçek duygularımızla,gerçek ilişkimizle kalmıştık,yani biri diğeri vasıtasıyla olabildiğince fazla doyum sağlamak isteyen, birbirine tamamen yabancı iki bencildik. Aramızda geçen olayı kavga diye adlandırıyordum ama kavga değildi bu, cinselliğin sona ermesinden dolayı ortaya çıkan birbirimize karşı gerçek ilişkimizdi sadece.Bu soğuk ve düşmanca ilişkinin bizim normal ilişkimiz olduğunu anlamıyordum.Anlamıyordum çünkü bu düşmanca ilişki, ilk zamanlar çok kısa bir sürede yeniden kabaran cinselliği, yani aşkı siper alarak bizden gizleniyordu.
Reklam
Mutluluk ve mutsuzluk, ikisini de sakince karşıla, çünkü her şey gelir geçer, sen bile...
Sayfa 150Kitabı okudu
İnsanın evini kaybetmesi, birini kaybetmek gibi. Son kalan bir başkasını. Yalnız başınıza evinize döndüğünüzde, sizi kapıda karşılayan o hayaleti yitirmek gibi bir his...
Beş parasız kalan insan hissiyatı :)
Yoksullukta insana büyük bir teselli sağlayan bir başka his daha var. Dara düşen herkesin bu hissi tecrübe ettiği kanaatindeyim. Bu, nihayetinde kelimenin tam anlamıyla meteliğe kurşun attığınızı bilmenin getirdiği rahatlık, neredeyse mutluluk hissi. Beş parasız kalmaktan o kadar çok bahsetmiştiniz ki; eh, işte beş parasız kaldınız ve hala ayaktasınız. Bu birçok endişeyi gideriyor.
Gezgin Satıcı
Büyükanne, o kibarlık yüzyılında doğmuş kadın yüreğiyle ürperdi: "Kutsal olan sevdadır" dedi. "Üç kuşak görmüş,kadınlarla erkekler konusunda epey şey bilen şu yaşlı kadına kulak ver küçük kızım. Evlilikle aşkın en küçük bir ilişkisi yoktur. İnsan aile kurmak için evlenir;aile ise toplum oluşturmak için kurulur.Toplum evlilikten vazgeçemez. Toplumu bir zincir sayarsak,her aile bir halkadır. Bu halkaları birbirine tutturmak için, hep benzer madenler aranır. İnsan evlenince beğenilerini birbirine uydurması,servetlerini birleştirmesi,benzer ırkları bir araya getirmesi,zenginlik ve çocuk demek olan ortak çıkar uğruna çalışması gerekir. Bak küçük kızım, insan yaşarken bir kez evlenir, çünkü dünya böyle ister ama doğa bizi öyle yarattığından, yirmi kez sevdaya tutulabilir. Evlilik bir yasadır, anlıyor musun, aşksa bizi kimi zaman sağa,kimi zaman sola iten bir içgüdüdür. İnsanlar, içgüdümüzle çelişen yaslar yaptılar;gerekliydi bu.
İnsanlık tarihinin 100.000 yıllık hikayesine bakınca; Yiyecek,su,barınma gibi insanoğlunun bütün temel ihtiyaçlarını cömert doğadan karşılayarak hayatta kalabilen avcı-toplayıcılar için toprağın hiçbir önemi yoktu. İnsanlar doğdukları toprakları terk ederek, sürekli göçler yaparak karınlarını doyurabilecekleri yerlere giderlerdi. Tek bir olay bizi avcı-toplayıcı iken çiftçiye dönüştürdü ve insanoğlunun dünya ortamındaki büyük değişiminin başlangıcı oldu; "TARIMIN KEŞFİ" Hiçbir değeri olmayan toprak artık uğruna savaşılacak bir hale geldi.Etrafını çitlerle kapatıp "BURASI BENİM ARAZİM" denildiğinden beri dünya asla eskisi gibi olmadı.
Reklam
Olduğuna inanmadığınız bir şeyi yok edemezsiniz.Ama bir şeyin varlığını zedelemek istiyorsanız ona olan inancı yok ederek işe başlayabilirsiniz.
Ölümün Dayanılmaz Hafifliği :)
Ah, keşke ölümün eşiğinde olanların hepsi, bu benim gördüklerimi görselerdi. Bazen bunu da düşündüm. Istırap,korku,dehşet ve yaşama arzusu,hepsi bitmişti bende. Bana telkin ettikleri dini inançlardan kurtulmuş,huzura ermiştim. Tek tesellim, ölümden sonra hiçlik ümidiydi; orada tekrar yaşamak düşüncesi içime korku salıyor, beni hasta ediyordu. Ben ki henüz yaşadığım dünyaya bile alışamamışım,bir başka dünya neyime yarardı benim?
Sayfa 63
Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk
" hayattaki en önemli tecrübelerimden biri,şimdiye kadar kapıldığım kaygıların hemen hemen hepsinin lüzumsuzluğunun ya da anlamsızlığının er ya da geç ortaya çıkması.Bu yüzden hayat tarafından kandırıldığım duygusu içindeyim.”
Kader Sorunu
"Niçin birilerine zenginlik ve sürekli mutluluk;diğerlerine fakirlik ve kaçınılmaz mutsuzluk? Niçin birine güç,sağlık,güzellik; diğerine güçsüzlük,hastalık ve çirkinlik? Peki ölü doğmuş çocuklar ve beşikten itibaren ıstırap çekmeye mahkum olmuş çocuklar için ne diyeceğiz? Eğer bireysel hayat sadece dünya üzerindeki hayat ile başlıyorsa ve bu hayattan önceye ait hiçbir şeyimiz yoksa bu adaletsiz farklılıkları açıklayacak hiçbir verimiz bulunmayacaktır. Günümüz dinlerinin ve felsefelerinin hepsi bu kader sorununa toslayıp kalmıştır"
kağıt ev
O kadar çok kitabı oldu ki nihayetinde ( sanıyorum yirmibinden fazlaydı) hiç de küçük olmayan salon, ulusal kütüphanelere benzer bir hal aldı. Duşun olduğu yer hariç tüm banyo duvarları kitap kaplıydı ve kitaplara bir şey olmamasının nedeni buharı önlemek adına sıcak suyla yıkanmaktan vazgeçmesiydi. Yaz kış soğuk suyla yıkanırdı.
Kabuk Adam
Yalnızlığa öyle alışmıştım ki bir başkasının ilgisini ancak bir tehdit olarak algılayabiliyordum. Yabani bir hayvanın insan karşısında tedirginliğine benzeyen bir duyguydu bu. İçimdeki ceset uyandırılmaktan korkuyordu.
Reklam
Muhtelif Evhamlar Kitabı
çünkü mutlu son diye bir şey yoktu, uzun vadede bütün hikâyeler mutsuz biterdi...
“Dünya hali böyledir, insan koyun koyuna yattığıyla bile aynı rüyayı görmez. Herkes kendi hesabına uyanır, herkes kendi kabusuna uyur”
Simyacı
Peki dünyanın en büyük yalanı ne?'' diye sordu delikanlı, şaşkınlık içinde. ''Ne mi? Hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer.Dünyanın en büyük yalanı budur.''
Devletlerin kuvvet ve zaafı,milletlerin ilerlemesi ve gerilemesi,yalnız idare adamlarının ehliyet ve iktidarından veyahut dirayetsizliğinden ileri gelmez. İdare adamları iyi veya kötü,kahraman veya zalim olsun,onlar kendi milletlerinin birer yansıtıcısıdırlar. Onlar milli ruhun birer kopyasıdır. Onlar halk kitlesinin içinden doğmuştur. Bir millet nasılsa,idare adamları da onun gibidir. İşte bundan dolayıdır ki eskiden beri " Her millet layık olduğu idareye ve idare adamlarına sahip olur" denilmiştir.
"Evlenen iki kişinin gitgide sevgilerini yitirmelerinin baş sebebini aynı yatakta uyumalarında görürdü. Uykuda başına buyruk yaşayan insan bedeninin kendini koyvermişliği,horlaması,yellenmesi hepsinden çok o biteviye uyku soluması,kişinin bu bedende aramaktan hoşlanacağı gizlerin değerini düşürürdü."