Kitap, her birini uzun uzun roman yazsa da bıkmadan okusam dediğim 7 öyküden oluşuyor. Öykü olduğundan değil de kitabın tadı damağımda kaldığından böyle söylüyorum. Cavidan’ın Atlas Yorganları ile Divan Cadısı Azize’yi başabaş yarışır bıraktım içimde.
Kitabın son öyküsünden bir alıntı bırakıyorum:
“Gerçekliğin eğilip bükülebildiğini, yönlendirilebildiğini, her duruma ve her durumda uydurulabildiğini bir yaratım ve yıkım alanı olduğunu fark ettiğimde çok küçüktüm. Herkes kendi gerçekliğinde yaşıyor, kendi gerçekliğinin etrafına bir savunma duvarı inşa ediyor, sonra da o kuruluma dışardan gelecek her türlü saldırıya karşı hazırda tuttukları kızgın yağları, hücuma geçenin tepesinden aşağıya boca ediyordu surlarının üzerinden. Diğer taraftan, ötekinin gerçekliği saldırılabilir, bozulabilir bir şeydi demek ki. Hakikat tekti ama gerçekliklerimizin zemini kaygan, içerikleri dönüştürülebilirdi.
Çünkü neye inanmak istediğimizi erken yaşlardan beri çok iyi bilsek de aslında neye inandığımızı bulmakta marifet geliştirmek bütün bir hayatı alabiliyor. Mayalandığımız başka gerçekliklerin yolundan gitmek daha kolay gelir de içimizde köpüren denizin bize atacağı kıyılarda kendi patikalarımızı keşfedip balta girmemiş bir ormanın sesiyle buluşmaktan korkarız.”