"Bazen kaybolduğumu hissediyorum. İnancım sarsılıyor. Doğruluğundan emin olduğum düşüncelerin hayat karşısında paramparça olduğunu görmek çok yıpratıcı. Karanlığın ortasında buluyorum kendimi. Doğru neydi, yanlış neredeydi, hakikat hangisiydi, bilemiyorum."
Baumgartner Paul, eserin lansmanında sanki bu kitabın son kitabı olacağını ima eden birkaç söz etmişti. Elbette bu söyleme karşılık içim burkuldu. Ancak bundan daha ziyade, farkında olmadan nahoş bir durumun farkına varmama vesile oldu. Yolun sonuna geldiğini kabullenmiş bir insan, yolun sonuna doğru ilerleyen bir insanı tutup sarstı. Bu farkındalık
Dünya siyonizmin ve küresel sermayenin etkisinden kurtulup başkaldırmadıkça bize seçilen köle rolünü oynamaya mecbur kalacağız tüm insanlığı yöneten kapitalist aileler istedikleri liderlere yaptırım yaparak kendilerine hizmetkar kılabiliyor bizlerde sadece kölenin kölesi olarak yaşam mücadelesinde kendimize nefes almanın yaşamak olduğunu düşündürüyor…
Münakaşada zafer, mağlup olanındır, yenilmek zenginleşmektir. …Münakaşa hakikati birlikte aramaktır… Hakikat bin bir cepheli, bin bir görünüşlü. Karşınızdaki, göremediğinizi gösterecek size. Sizden farklı düşündüğü ölçüde yaratıcı ve öğreticidir.
Buralarda kalmış gibiyim,
kirpiklerime kadar yarım
sıkışmış
Tam olmam gereken o yer nerede
O yeri ve sıkışmışlık hissini acziyet kabul etme bayım
Hüzne bulanarak tepeden tırnağa
Ki bunu ben seçmedim
Bu şiiri ve kelimeleri olduğu gibi
Yazmayı ve silmeyi öğreten hakikat
Eskime korkusu
Oysa alışmış olmalıydım bulmaya
Defalarca kaybedip kendimi
Kendi içimde
Noktam hatta virgülüne
Sıkıldım kendimden
Sen de sıkılacak mısın benden
Üşüyecek misin göçlerimde
Sus dedikçe ben
Siyah kağıtlara siyah kalemlerle yazarken
Hissedebilecek misin
Var mıyım
Yok muyum..
“Ben,” dedi, “ nehrin kendisiyim, hakikat arayışı nehri. Ve nehrin kendisi olarak yolculuk yapıyorum. Ne coşku, ne hüzün, hiçbiri benim son durağım değil; ben yolculukta var olan yaşamın kendisiyim, beni duraklar tanımlamıyor.”
Ruhlarımız için en lüzumlu, en kıymetli olan şeyleri birbirimizde bulduktan sonra diğer teferruatı görmemezlikten gelmek, daha doğrusu büyük bir hakikat için küçük hakikatleri feda etmek, daha insanca ve daha insaflı olmaz mıydı?