Fakat gerçeklik nerede bitiyor ve hakikat nerede başlıyordu?
... Ey birbirine diş bileyen yığınlar, Ey yığın yığın insan gafletleri Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde, Hakikat nerede?
Reklam
ÇÖLDE BİTEN RAHMET AĞACI M. NİHAT MALKOÇ Adı pek bilinmeyen kıymetli yazarlarımızdan biridir Safiye Erol. Yeni nesil, ne yazık ki, bu ismi pek hatırlamaz. Aslında o, kaleme aldığı birbirinden değerli romanlarıyla ve hikâyeleriyle edebiyatta yer edinmeye layık bir isimdir. Merhume Samiha Ayverdi’nin deyimiyle Safiye Erol “dürüst, hamiyetli,
Yol Hayatı yol ile kıyaslamak kabul görmüş bir metafordur. Aslında hayatı yol ile karşılaştırmak pek çok açıdan verimli olabilir ancak hayatın yoldan ne denli farklı olduğunu düşünmek mecburiyetindeyiz. Fiziksel anlamda, yol bir dış dünya gerçekliğidir. Üzerinde birisi yürüsün yürümesin, birey nasıl gezerse gezsin, yol sadece bir yoldur. Ancak,
Birtakım Çeviriler -II (ceyhundikici.blogspot.com.tr)
GURBETÇİ ŞÂİR SERVET YÜKSEL'İN DUYGU SÜZGECİNDEN SÜZÜLEN ŞİİRLER M. NİHAT MALKOÇ “Aman ha, gönül kırıp; kırılmaya değer mi? Boş şeylerin peşinde yorulmaya değer mi? Ne kaldı elimizde baharından, yazından?... Bu dünya çiçek olsa derilmeye değer mi?” (“Değer mi?”- Servet YÜKSEL) Gönül telimizi
Hikmet Kıvılcımlı'nın tarihi Eyüp Sultan konuşması 06.01.2013 16:59 Hikmet Kıvılcımlı'nın tarihi Eyüp Sultan konuşması Türkiye'de Sosyalizm'in en büyük savunucularından Hikmet Kıvılcımlı'nın Eyüp Sultan'da yaptığı tarihi konuşma. TIMETURK / Haber Merkezi Muhterem Vatandaşlarım! Sevgili İşçi kardeşlerim!Bugün, Müslüman
Sayfa 1 - derleniş yayınlarıKitabı okudu
Reklam
''Atatürk, Türk'ü dış bakımdan bağımsızlığın, şeref ve haysiyetin ucuna yükseltti. Medenî milletlerle bir yaptı. İç bakımdan, bütün otoritelerin üstüne çıkardı, egemen kıldı. Atatürk, Türk'e istilâ ve esaret mirasını değil, efendiliği bıraktı. Nerede kaldı ki, Sezar'ın fetihleri demirden bir Roma'ya dayanıyordu. Atatürk hiçten, bir demir Türk devleti kurdu. Zamanımıza doğru gelelim; Vaşington'u ele alıyorum. Şüphe yok ki Vaşington büyük adamdır. Fakat Atatürk çapında mı? Bunu hiç ummayınız! Atatürk'ün öldüğü gün, bıraktığı eserle, Vaşington'un öldüğü gün, bıraktığı eseri bir mukayese ederseniz hakikat birden gözlerde belirir. Vaşington, karşısında yalnız İngilizleri buldu. Atatürk, karşısında bütün bir dünyayı buldu ve yendi.''
Sevgiye dair.... Mumun yanına oturmuş, kıpırdanan alevlere içini dökerken yanaklarından yaşlar süzülüyor ve mırıldanıyordu: -Ey sevgili! Hayalin gözümde, ismin dilimde, sarayın kalbimde... Peki ama nereye kayboldun?!. Gözlerim her yerde seni arıyor, hâlbuki işte gözbebeğimdesin; kalbim durmadan seni özlüyor, hâlbuki işte bağrımın içindesin.
‘’ Muhammed Abduh şöyle diyor; “Onlar dini terk ettiler, hürriyete, efendiliğe ve bütün dünyaya hükmetme noktasına ulaştılar. Biz dini terk ettik, zillet, ayrılık, bölünme, tefrika, yıkılmanın içine düştük, bize dikte edilen her şeyi almaya hazır olduk ve bize zorla verilmek istenen, önümüze atılanları almak durumunda kalmak noktasına ulaştık… “Niçin? Neden bir sebep iki yarı noktada, iki sosyal şartta, birbirine zıt ve ters iki ayrı netice doğuruyor? Çünkü sosyolojide, felsefede, ilimlerde gerçekler iki türlüdür. Bir iş, bir mesele; ya hakikattir, ya batıl. Eğer gerçekse, her yerde gerçektir ve her zaman da hakikat. Misal olarak eğer, yer çekimi gücü güneşin etrafında dönüyorsa, bu hem Avrupa’da hem İran’da doğrudur. Bin sene, yüz bin sene sonra da doğrudur. Eğer bu teori doğru değilse, her yer ve her zamanda doğru değildir. İlmi ve felsefi meselede bir olgunun hak mı yoksa batıl mı olduğuna bakmak lazım. Ama, sosyal meselelerde başka bir sebebi de değerlendirmemiz gerekiyor. O sebebi unuttuğumuzda, bütün yargılarımız iç-içe ve karşı karşıya batıldır. Sosyal meselelerde, hak ve batıldan ayrı olarak (5) idrak etmek, neden ve nerede planlandığı meselesi üzerinde düşünmek söz konusudur. Bunun göz önünde bulundurulması gerekir. Öğrencilerden biri Kisrevi konusunda bana soru sorduğunda şöyle cevap verdim: “Benim Kisrevi’nin kitapları, sözleri ve maksadıyla bir işim yok. Farz edelim her söylediği doğrudur, yüzde yüz mantıki ve ilmi gerçeklerdir. Ama unutmamanız ve unutmaman gereken, onun meseleyi söz konusu ettiği sosyal şartlar ve dönemin hakim olduğu atmosferde bu mesele başkaydı.”
Düşmanı hep başka taraflarda aradık ve hala arıyoruz. Düşman belleklerimize hep kızdık durduk ve hala kızıp duruyoruz. Kur'an okurken müsadif olduğumuz müşrik, kafir, münafık, fasık sıfatlarını hep kendimizden gayrısına layık gördük ve hala görüyoruz. Ne ki "Biz nerede hata yaptık ve hala nerede yapıyoruz?" demedik ve bize ne denli büyük bir ceza verilmiş olmalı ki hala dememekte ısrar ediyoruz.
Reklam
-Ey sevgili! Hayalin gözümde, ismin dilimde, sarayın kalbimde... Peki ama nereye kayboldun?!. Gözlerim her yerde seni arıyor, hâlbuki işte gözbebeğimdesin; kalbim durmadan seni özlüyor, hâlbuki işte bağrımın içindesin. Kaybolup gittin desem kalbim beni doğrulamıyor. Çünkü sen onun içinde bir sır gibi kaldın, hiçbir yere ayrılmadın. Yok, gitmedin, hep yanımdasın desem, gözüm beni yalanlayacak, hani nerede sevgili, diyecek. Ne yapacağımı bilemiyorum. Kaybolan ile bulunan, doğru ile yalan arasında şaşkın kalakaldım. Gönlümdeki yangına şahitlik ederek şu alevlerin içinde gülümseyen, şu gözyaşıma yansıyan hayalin ne vakit hakikat olacak? Ateş ile su arasında kalan hasretim ne vakit dinecek? Neredesin, kiminlesin, neylersin bilsem!..
Sayfa 101Kitabı okudu
Bu güzel metaforların şifresini kendi başına çöz; derinlemesine düşün onlar hakkında. Bu yüzden hikayeler üzerinden konuşuyorum. Onlar üzerinden hiç kimse konuşmamıştı. Niçin ben bu küçük hikayeler üzerinden konuşuyorum? -sadece nasıl düşüneceğine dair sana birkaç ipucu vermek için. Bunlar bu hikayeler üzerine yapılan yorumlar değiller; ben bir
Resim