"Nûrdur renkleri görünür kılan.
Geceleri gözden kaybolur kırmızı, yeşil
Ve ala çalan kahverengi.
Şu hâlde, nûr sana zulmetle edilir ilâm.
Ve tekmil mahfî eşya sana zıddıyla edilir izhar.
El-Vâhid’in ise zıddı yok, işte bu sebeptendir ki
O El-Basîr, fâni gözlerden ebediyen sakınıyor kendini.
Nasıl ki aniden çıkar karanlık ormanın içinden bir kaplan
İşte öyle sıçrayıverir nûrun içine bir suret, çıkıp o nihân Ruhtan.
Yükselir fikir dalgaları
Hikmetin dipsiz deryalarından
Ve şahlanır söz ve ses suretine bürünüp.
Sonra bu latîf suretler,
Göz açıp kapayıncaya kadar köpürüp
Erir ve mündemiç olurlar düşen dalgaya.
İşte böyle her şey zâil olur ki,
Tekrar etsin tezyin
Her şeye hayat bahş eden o Cemâl-i Ebedî’yi."