Girdiği bütün sınavlarda derece yapan birini tanıyorum. Annesi buna rağmen çocuğun gerçekten de iyi bir okul başarısı edineceğine bir türlü ikna olamıyor, okuduğu iyi okuldan Kız Meslek Lisesi'ne geçmesini istiyordu. Zira anneye göre, çocuğun Kız Meslek'ten üniversiteye girişi kolay olacaktı. Kızının üniversite sınavında derece yapacağını söyleyenlerden rahatsız oluyordu; çünkü bu, çocuğa ümit vermekti. Ya yapamazsaydı? İnsan kendisini kötüsüne hazırlasa daha iyi değil miydi? Çocuk, aslında kendisinden beklendiği şekilde üniversite sınavında iyi bir derece yaptığında da annenin kızına güvensizliği ve kızın kendisine güvensizliği değişmedi, kız kendi kendisine ket vuran, iç düşmanı fazla güçlü, kendisini yapabileceklerinden çok aşağıda gören ve hakikaten de kapasitesine göre davranmayan biri olarak kaldı. lçimizdeki olumsuz hisler, çocuğumuzu görebilmemizi de engeller. Gördüğünüz şey çocuğunuzun kendisi olmayabilir.
ERKEK ÇOCUĞUN BABAYA KIRGINLIĞI Eğer bir baba, "Senden adam olmaz. Sen bir şey başaramazsın!" diye çocuğunu hirpalamışsa, o çocuk ya hakikaten ömür boyu ezik bir insan olarak bir şey başaramaz ya da kendini ispatlamak için işkolik olur, sürekli başarılı olma peşinde koşar. Kendini hep ispatlamaya çalışır. Belli bir yaştan sonra da aşırı
Reklam
Bastırılmamış bir kahkaha, bir genç kız kahkahası bile duyduğumu hatırlamıyorum. Eski ailelerde pek gülünmez. Hatta sonunda insan hep alçak sesle konuşmaya bile alışır, sanki hatıraları uyandırmaktan korkulur, kaldı ki hatı­raları huzur içinde uyumaya bırakmak hakikaten daha iyidir.
Sayfa 20 - Metis Yayınları, 2. Basım, Çev. Sosi Dolanoğlu
Beni sevmediğini aslında başından beri biliyorum. Hiçbir zaman bana, "Seni seviyorum." demedin. Gözlerin bana hiçbir zaman sevgiyle bakmadı. Çoğu zaman acıma gördüm gözle rinde. Evet... Bunu bilip de... Böyle yaşamakla, ben de suçluyum aslında. Seni o kadar çok sevdim o kadar çok istedim ki! Bencillik ettiğimin farkında bile olmadım. Senin de sevilmek isteyeceğini, buna hakkın olduğunu görmezden geldim. Öyle ki... Sana kocalık yapacak vaziyette bile değilim. Bunu bile görmezden geldim. Fakat... Sen şu kapıyı çarpıp, çekip gittiğin zaman anladım... O ana anladım ki, ben sensiz yapamam. Seni seviyorum. Seni umutsuzca, çaresiz bir şekilde seviyorum. Bunca umutsuzluğuma ve çaresizliğime rağmen, şu an burda olduğun için tanrıya şükrediyorum. Yapabileceğim bişey yok. Hakikaten çaresizim. Seni seviyorum.. Ama, belki de ben boş yere suçluluk hisine kapılıyorum. Boş yere kendime eziyet ediyorum. Sana karşı haksızlık ettiğimi düşünüp, kendimi boş yere üzüyorum. Çünkü sen de benle benim için değil, bir anlaşmanın bedeli olarak evlendin. Bu vaziyette, senin beni sevip sevmediğinin de bir ehem miyeti kalmıyor. Sana söylemek istediğim, şu: beni ister sev, ister sevme. Ben sana kocalık yapiyim ya da yapmiyim, artık bunlar mühim değil. Senden, imzaladığın anlaşmanın şartlarını yerine getirmeni istiyor ve bekliyorum.
Sayfa 318
O kadar çok yalan söyledik ve yalan yüzünden o kadar çok acı çektik ki, samimiyetin iyileştirici bir yanı olup olmadığını denemenin hakikaten zararı olmayacak.
Sayfa 16 - Metis, 5.Basım, 2021Kitabı okudu
Günümüz okumuşlarının anlayışına göre din lüzümlu değildir: onun yerini bilim alacak ya da çoktan aldı bile. Oysa tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de tek bir insan toplumu veya tek bir aklı başında kişi dahi dinsiz yaşamamıştır ve yaşayamaz da. Aklı başında kişi diyorum, çünkü aklı başında olmayan kişi tıpkı bir hayvan gibi dinsiz yaşayabilir. Aklı başında bir varlık ise dinsiz yaşayamaz; çünkü öncelikle ve sonrasında neyi yapması gerektiği konusunda ona hakikaten yol gösteren sadece ve sadece dindir. Din insana yaratılışı gereği verildiğinden aklı başında hiçbir insan dinsiz yaşayamaz.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.