Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
CEM MUHABBETİ Alevilik ve İstismar Edilen Değerler Zahir ilmi çoktur mahluka satar Ellerin bağında şakıyıp öter Varma yakınına yakandan tutar Hakkın dergâhından düşürür seni
HAKİKİ TEVBE NASIL OLUR?
Tâhâ Suresi'nin 82. Ayet-i Kerime'sinde (meâlen): "Ve şüphesiz ki ben, tevbe ve iman edenleri, salih amel işleyenleri, sonra da doğru yolda ölünceye kadar kararlı bir şekilde devam edenleri elbette çok affediciyimdir." buyurulmuştur. Müslüman bir kimse; Allâhü Teâlâ'ya tevbe etmeli, kalbiyle ona yönelmelidir. Allâhü Teâlâ, kulunun samimi olarak yaptığı tevbesini kabul eder. Tevbe, sözlükte dönmek demektir. Allahü Teâlâ'ya tevbe etmek demek ise Allâhü Teâlâ'ya yönelmek ve günahları terk etmektir. İbadet ve Allah'ın isteklerini yapmaya dönmek de bir tevbedir. Namaz kılmayan birinin namazlarını kılmaya başlaması tevbeye dahildir. İşlediği günahı devamlı işlemiş olsa bile o anda kesin olarak terk etmek, tevbedir. Daha önce işlemiş olduğu günahlardan pişmanlık duymak ve o günahlara bir daha dönmemeye kararlı olmak, tevbedir. İşlenmiş olan günah, eğer bir namazın terki ise muhakkak bunun tevbesi, işlenilen bu günaha pişman olmakla beraber, geçmiş olan namazları kaza etmektir. Oruç ve zekat gibi ibadetlerde de durum böyledir. Eğer günah; haksız yere başkasının malını almak gibi bir günah ise bunun tevbesi pişmanlıkla beraber malı aldığı kimseye geri vermek, artık bu günahı bir daha işlememeye yürekten karar vermektir.
Reklam
.. "O nîmetler benim mülküm değil. Ben bunların tenâvülünde hür değilim; demek başkasının malıdır ve in'amıdır. O'nun emrini bekliyorum." diye nîmeti nîmet bilir; bir şükr-ü mânevî eder. İşte bu suretle oruç, çok cihetlerle hakikî vazife-i insaniye olan şükrün anahtarı hükmüne geçer.
İşte Ramazan-ı Şerif'teki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır.
ayın ışığının kendisine ait olmadığını ne zaman anlıyoruz ? ay ile güneşin arasına dünya giriyor değil mi ? bir bakıyoruz ay tutuluyor. karanlıkta kalınca diyorsun ki meğer ışık aydan değil güneştenmiş çünkü ayın ışığı aya ait olsaydı karanlıkta kalmazdı. sağlık bize mi ait ? araya bir hastalık giriyor, sağlık gölgede kalıyor. bize ait olsaydı hasta olmazdık deyip anlamaya başlıyoruz. güç bize mi ait ? araya bir ihtiyarlık giriyor, gücün kuvvetin gölgede kalıyor. eğer bana ait olsaydı şimdide elimde olurdu meğer bana ait değilmiş. peki rızık, nimet,mal,mülk bize mi ait ? işte tam burada araya oruç giriyor. yiyeceğin o rızıklarla arana bir mesafe açılıyor ve gölgede kalıyor. diyorsun ki demek bu rızıklar, nimetler hakiki manada bana ait değilmiş. hakikaten bana ait olsa istediğim zaman yiyebilirdim diyorsun. işte sende bu manayı oruç uyandırıyor oruç. Allah Allah
..Ramazan-ı şerifteki oruç, hakikî ve halis, azametli ve umumi bir şükrün anahtarıdır. Çünkü, sair vakitlerde mecburiyet tahtında olmayan insanların çoğu, hakiki açlık hissetmedikleri zaman, çok nimetlerin kıymetini derk edemiyor.
Sayfa 677Kitabı okudu
Reklam
İşte Ramazan-ı Şerifte en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki: Kendisi mâlik değil, memluktür; hür değil, abddir. Emir olunmazsa en âdi ve en rahat şeyi de yapamaz, elini suya uzatamaz diye mevhum rububiyeti kırılır, ubudiyeti takınır, hakikî vazifesi olan şükre girer.
Cenab-ı Hak hadsiz enva'-ı nimetini nev'-i beşere zemin yüzünde neşretmiş. Ona mukabil, o nimetlerin fiatı olarak, şükür istiyor. O nimetlerin zahirî esbabı ve ashabı, tablacı hükmündedirler. O tablacılara bir fiat veriyoruz, onlara minnettar oluyoruz; hattâ müstehak olmadıkları pek çok fazla hürmet ve teşekkürü ediyoruz. Halbuki Mün'im-i Hakikî, o esbabdan hadsiz derecede o nimet vasıtasıyla şükre lâyıktır. İşte ona teşekkür etmek; o nimetleri doğrudan doğruya ondan bilmek, o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur. İşte Ramazan-ı Şerif'teki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır.
İçinizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Zira evlenmek gözleri (haramdan) daha çok korur. Zinadan daha çok muhafaza eder. Gücü yetmeyen kimse ise oruç tutsun. Çünkü orucun şehveti kıran bir hassası vardır. (1) Peygamberimizin zamanında, evlenmeyenler çok ibadet, çok riyazet, çok nefsi ile mücahede ederlerdi. Yani tuzsuz ve yağsız yerlerdi. Çok
"Nice oruç tutan kimseler vardır ki tuttukları orucun onlara açlık ve susuzluktan başka bir faydası yoktur." Hakiki manada tuttuğun oruç, bütün âzalarınla Allah'ın (c.c) yapılmasını hoş görmediği işleri yapmaktan kaçınarak tuttuğun oruçtur. Bu nedenle gözlerini haramdan, dilini boş sözlerden, kulaklarını da Allah'ın (c.c) haram kıldığı şeyleri dinlemekten koru. Çünkü başkalarının gıybetini eden kimseyi dinleyen de, onun günahına ortak olmuş olur.
Reklam
İşte bu suretle oruç, çok cihetlerle, hakiki vazife-i insaniye olan şükrün anahtarı hükmüne geçer.
Sayfa 8 - Rnk yayıneviKitabı okuyor
İftar öncesi mütelezziz olduk..
Mamafih öyle dindaşlar tanırım ki orucu iftardan çok ziyade severler. Onlar için Ramazan'ın güzel saatleri saat-i savmdır. Onlar güneşin mağribe takarrübünü mahzun bir nazarla takip ederler ve Ramazan minarelerinden ışıldak mahyaları değil, eda-yı salata davet eden ezan i'tizazını beklerler. Lezzet-i vicdaniyelerini top kandiller altında sâimen ibadette bulurlar. Ve isterler ki âIem-i hayatın velvelesi onlara biraz oruçlarından süzülerek ve bir mescidin duvarlarıyla biraz sağırlanarak hafif bir hulasa-i velvele gibi vasıl olsun. Ramazan'da hayat onlara aheste ve pest söylemeli ki dinleyebilsinler. Ramazan'ın hakiki lezzetini duyan ve keyfini süren onlardır.
Sayfa 195
542 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.