bütün suçu bir başkasına yüklemektir. Böylece, başkalarının sana gerçekten yaptığı şeylerle ve senin kendine yaptığın, hâlâ da yapmakta olduğun şeylerle yüz yüze gelme zorunluluğundan kurtulmuş oluyorsun.
273 syf.
·
Puan vermedi
·
24 günde okudu
Zübük, 1961 yılında Aziz Nesinin yazdığı 1980 yılında sinemaya uyarlanan toplum eleştirisini çok güzel şekilde işlemiş güncelliğini hala koruyan bir başyapıttır desek abartmış olmayız. TDK sözlüklerinde kayıtlı olmayan "Zübük" kelimesi Aziz Nesin'in kullandığına göre "Kendi çıkarları için her yolu mübah sayan, namussuz,
Zübük
ZübükAziz Nesin · Adam Yayınları · 20006,1bin okunma
Reklam
Yıldızlar çok güzeldir. Ama hiçbir şeyde aktif rol almazlar. Sonsuza kadar yalnızca izlerler. Bu çok önceden yaptıkları bir şey yüzünden onlara verilmiş bir cezadır. Hiçbir yıldız bu suçun ne olduğunu bilmez. Bu yüzden yaşlı olanların gözleri cansızlaşmıştır ve onlar nadiren konuşurlar ama küçük olanlar hala merak içindedir.
DOKUZ - OĞUZ MENKIBESİ
Dokuz - Oğuzlar evvelce, Kumlançu adı verilen bir ülkede otururlarmış. Burada Tuğla ve Selenga adlı iki ırmak akarmış. Bir gece oradaki iki ağacın üstüne, gökten bir nus nütunu indi. Bu ağaçlardan biri sümü yani huş yahut kayın ağacı (bouleau), diğeri kasuk (yani Cihangüşâ’ya göre çamfıstığı, Mahmud-i Kâşgarî’ye göre fındık) ağacı idiler.
kokun hâlâ üzerimde ..
Adın ne idi unuttum, Yüzün silindi belleğimden. Ama ellerin; Bir su gibi akışkan Ezberimdedir hâlâ.
Sayfa 162 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okuyor
Geçmiş artık yoktur çünkü yaşanmıştır.Gelecekte yoktur çünkü hala yaşanması gereklidir. Dolayısıyla sadece şu an vardır ama şu an geçmişten ve gelecekten oluşturulabilir. Çünkü onların kesişme noktasıdır. Kanlı Kelebek
Reklam
Hala en güzel hikayeleri dünyalar bir araya gelse anlamayacaklara mı anlatmaktasın? Ve sen hala sağırlar ordusuna senfoniler mi çalmaktasın?
Mobbing Bank Diyor ki;
Türk Fırtınası Nereden bilebilirdim yaşamımın bir fırtına estirmeye ait bir görev olduğunu! Dokuz yaşında aldım ilk yaramı on iki Eylül sabahında! O yara büyüttü beni!
Kara Han, yeryüzünü kendi haline terk edince, yukarı da on yedi kat göğü yarattı. Kendisi, on yedinci katı mesken edindi. Oğlu Bay Ülgen’i on altıncı kat gökte, altın bir taht üzerine oturttu. Bu büyük ilâh, hem sulhun, hem de adâletin en büyük ilâhıdır. Yayık, Bay Ülgen’in oğludur. Semanın her katına, bir ilâh yerleştirdi. Yedinci katta Gün Ana altıncı katta Ay Ata oturur. Türklerce Güneş kadındır, Ay erkektir. Çocukların hâlâ, «Ay Dede» demesi Ay Ata tabirinden kalmadır. Üçüncü katta da Cenneti, Sürve Dağı’nı, Süt Gölü’nü yarattı. Yayucılar'ı, bunların reisi olan Yayık’ı, Ayzıt’ı, hep burada yerleştirdi. Kara Han, yukarıki semada bu tekvînâtı yaparken, Erlik Han da aşağıki semada kara bir güneş yarattı. Orasını bu kara güneşin nurlarıyie tenvir etti. Kendisi, kara bir taht üzerinde oturdu. Körmösleri, Kara Üzütleri, Ötkerleri yarattı. Bunlar da kendisinin melekleri, cinleri, şeytanları­dır. Bu suretle Bay Ülgen’in mükâfât ilâhı olmasına mukabil, Erlik Han da mücâzât ilâhı oldu. Dünyanın evvelinde, Yukarıki Sema ile Aşağıki Sema arasında bu mücadeleler olduğu gibi, dünyanın sonunda da, Erlik Han’la Yayık arasında korkunç muharebeler olacak. Yeryüzü, bu muharebelerle alt üst olarak yıkılacak. İşte, eski Türklerce, kıyamet böyle kopacak.
184 syf.
·
Puan vermedi
·
28 saatte okudu
İçimizdeki ufaklığa
Bu kitabı gerçekten seviyorum :) son dönemlerde kitap okuma isteğim neredeyse 0'a düşmüştü bende zaten 2 kez okuduğum bu kitabı tekrar okumaya başladım ve gerçekten iyi geldi. Küçük zezé'nin başından geçen olaylar yazarın açık anlatımı gerekse olayların sizi adeta içine çekmesi kesinlikle okuması rahat fakat son derece kaliteli bir kitap. Bunun dışında küçük zezé'yi içimizdeki çocukluğumuza benzettim ben bir o kadar yaramaz ve afacan fakat sürekli birileri birşeyler tarafından baskılanmış ufak bir çocuk. Her yeni bir darbede yaşama isteği daha da azalan, en sonunda da tüm umudunu kaybeden ufaklık.gördüğü tüm Kurtuluş yollarını tüm güvenli alanlarının mutluluk kaynağının önü kapanıyor birer birer... tanıdık geliyo demi. Sonu tanıdık gelmesin istiyorum. Bırakın içinizdeki o çocuk yaşasın umutlarını kaybetmesin sonu küçük zezé'ye benzemesin. Umutları hala canlı kalsın.
Şeker Portakalı
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022229,3bin okunma
Reklam
Aşk hala çoğumuz için bir ömürde iki ya da üç kez gelir, gerisi seks ve dostluktur,ve sorun, ve acı ve görkem yumağı...
"Çalabilir misin eski şarkıları hala? Çal, sevgilim. Nasıl süzülür onlar kederimden, gizli ada limanlarına doğru çıkıp yola yumuşak akşam denizinde ilerleyen gümüş tekneli gemiler gibi, bilsen."
- Herkes ve her şey, her an değişiyor. Haftalar önce kalbimdeydin şimdi aklımda bile değilsin. -Ben... Hala kalbindeydim Sara. Buna her şeyden çok eminim. - Dikkat et de kaybolma oralarda. - Sen merak etme. Bende senin kalbinin haritası var. Ben orda asla kaybolmam.
Her güne şöyle başlayabiliriz: "Uyanığım, güneşi görüyo­rum. Güneşe, herkese, her şeye şükranımı sunacağım. Çünkü hala yaşıyorum. Kendim olmak için bir gün daha!"
Duru’nun şalını yere bırakıp kasanın en alt bölümündeki çekmeceyi çekip plastik bir saklama torbası çıkardı. Torbayı köşesinden açıp burnunu dayadı. Çiçek’in başörtüsüne sinen kokusu hâlâ ordaydı. Torbaya koyduğundan beri çıkarmamıştı bu başörtüsünü, kendisine hissettirdiği her şeyin kokusunu taşıyordu bu başörtü hâlâ. Örtüyü çıkarmaya karar verdi ama çıkaramadı, elleri titredi, torbaya yine burnunu dayayıp kokladı... Sadece ucunu çıkardı, parmaklarının arasında hissetti... Sevgiyle inceledi... Krem rengi pamuklu yumuşak kumaş üzerine yayılan yeşil dallar ve dalların ucundaki kırmızı elmalar... Örtünün kenar oyalarına bulaşan Çiçek’in kanı...
Resim