Kara Han, yeryüzünü kendi haline terk edince, yukarı da on yedi kat göğü yarattı. Kendisi, on yedinci katı mesken edindi. Oğlu Bay Ülgen’i on altıncı kat gökte, altın bir taht üzerine oturttu. Bu büyük ilâh, hem sulhun, hem de adâletin en büyük ilâhıdır. Yayık, Bay Ülgen’in oğludur. Semanın her katına, bir ilâh yerleştirdi. Yedinci katta Gün Ana altıncı katta Ay Ata oturur. Türklerce Güneş kadındır, Ay erkektir. Çocukların hâlâ, «Ay Dede» demesi Ay Ata tabirinden kalmadır. Üçüncü katta da Cenneti, Sürve Dağı’nı, Süt Gölü’nü yarattı. Yayucılar'ı, bunların reisi olan Yayık’ı, Ayzıt’ı, hep burada yerleştirdi. Kara Han, yukarıki semada bu tekvînâtı yaparken, Erlik Han da aşağıki semada kara bir güneş yarattı. Orasını
bu kara güneşin nurlarıyie tenvir etti. Kendisi, kara bir taht üzerinde oturdu. Körmösleri, Kara Üzütleri, Ötkerleri yarattı. Bunlar da kendisinin melekleri, cinleri, şeytanlarıdır. Bu suretle Bay Ülgen’in mükâfât ilâhı olmasına mukabil, Erlik Han da mücâzât ilâhı oldu. Dünyanın evvelinde, Yukarıki Sema ile Aşağıki Sema arasında bu mücadeleler olduğu gibi, dünyanın sonunda da, Erlik Han’la Yayık arasında korkunç muharebeler olacak. Yeryüzü, bu muharebelerle alt üst olarak yıkılacak. İşte, eski Türklerce, kıyamet böyle kopacak.