"Gece yarısı, susayan Leyla uyanınca hâlâ el ele olduklarını gördü; parmakları sıkı sıkı, eklem yerleri bembeyaz kesilinceye kadar yapışmıştı birbirlerine; çocukların balon iplerine sarılışındaki hırsla."
Ama ne yapayım, şu hayat hala muhteşem görünüyor gözüme. Güzelliği seviyorum, mutluluğu seviyorum! Bundandır ya zaten nefretim zorbalığa. Nasıl anlatacağım bunu onlara?
Sovyetler gitti, ama silahlar hâlâ onda, o da masum insanlara çeviriyor, annenle baban gibilere. Bir de buna cihat diyor. Ne komedi! Kadınlarla çocukları öldürmenin neresi cihat’mış?
Yine haziran ayında, bir gün, Citi iki arkadaşıyla okuldan eve dönmekteydi. Evine sadece üç sokak kala, bir roket kızlara isabet etti. O korkunç günün ilerleyen saatlerinde Leyla, Nila'nın (Citi'nin annesinin), kızının öldüğü sokakta bir aşağı bir yukarı koştuğunu, delirmişçesine haykırarak, tiz çığlıklar atarak, kızının parçalarını topladığını, önlüğüne doldurduğunu duydu. Citi'nin çürümeye başlamış, hala naylon çoraplı ve mor lastik ayakkabılı sağ ayağı, iki hafta sonra bir çatının üzerinde bulundu.