dansçılardan nefret eden yeteneksiz biri için ne diyebiliriz? veya boyunduruğundan hoşnut olup, ormanındaki geyiği başıboş bir serseri olarak yargılayan bir öküz için? peki, derisini dökemediği için, diğerlerini çıplak ve ahlaksız olarak niteleyen yaslı bir sürüngene ne demeli? veya bir düğün şölenine erkenden gelen, iyice karnini doyurduktan ve yorulduktan sonra, yemekleri ve eğlenceyi kötüleyen biri için? bunlar hakkında söyleyebileceğim tek şey, hepsinin güneş ışığı altında oldukları halde, güneş'e sırtlarını dönmüş olduklarıdır. onlar salt kendi gölgelerini görebilirler ve bu gölgeler, onların kanunları olur. ve onlar için güneş, bir gölge yaratıcısından başka ne olabilir ki? ve onlar için kurallara uymak, başlarını yere eğip, toprak üzerindeki gölgelerini izlemekten başka bir şey değildir. ancak yüzünü güneş e çevirmiş olanlarınızı, toprak üzerine çizilmiş imajlar durdurabilir mi? eğer rüzgarla yolculuk ediyorsanız, hangi rüzgar gülü yönünüzü çizebilir? eğer boyunduruğunuzu kırarsanız, ama başka birinin hücresinin kapısında değil, hangi kanun sizi sınırlayabilir? ve eğer dans ederseniz, ama başka birinin zincirlerine takılıp sendelemeden, hangi kanun sizi korkutabilir?
RÜZGÂR GÜLÜ
Rüzgâr gülü, rüzgâra, “Ne kadar sıkıcı ve tekdüzesin böyle!” dedi. “Yüzüme değil de başka bir yöne savuramaz mısın şu rüzgârı? Bozuyorsun Tanrı vergisi dengemi.” Rüzgâr cevap vermedi. Sadece gülüp geçti buna.
Reklam
''şimdi biliyorum artık, bütünün bir parçasıyım ben; kürenin bir parçası... nereye uyduğumu artık keşfettim: ben bir bakıma küreyim ve küre de ben.''
Sayfa 39
''fakat benim en büyük acım bedensel değil. içimde büyük bir şey var... onu öteden beri biliyorum ama dışarı çıkaramıyorum: bütün bu şeyleri yapan küçük birini oturup seyreden yüce sessiz bir benlik.''
Sayfa 40
ve sen yaşamın titreyen dudaklarında sessiz bir söz olarak durduğun zamanlar ben de başka bir sessiz söz olarak aynı yerdeydim. sonra yaşamın dudaklarından dökülen bir cümle olduk, biz dünün anıları ve yarının arzularıyla kavrulan çağlara indik; çünkü dün fethedilen şey ölümdü ve yarın ardına düşülen doğum olacak ve şimdi biz tanrı'nın ellerindeyiz. sen onun sağ elinde ki bir güneşsin ve ben de sol elinde ki bir dünyayım. ancak güneş olman bile benden daha fazla parlamanı sağlamıyor ve biz; güneş ve dünya, daha büyük bir güneşin ve daha büyük bir dünyanın başlangıcıyız. ve her zaman başlangıç olacağız. sen kendinin habercisisin, bahçe kapısının aralığından içeri sızan yabancısın sen. ve bende her ne kadar o bahçede ağaçlarının gölgesinde oturan ve hareketsiz bir halde gözüken biri bile olsam, kendimin habercisiyim.
Sayfa 55
sevgi çakalla köstebek için derler ki, aslanın susuzluğunu gidermek için geldiği, aynı ırmaktan su içerler. ve derler ki; kartalla akbaba, sivri gagalarını aynı leşe sokarlar, ve birbirleriyle barış içinde olurlar, bir leş bulduklarında. ah! sevgi ki, onun ilahi elleri, arzularımı bastırır, açlığımın ve susuzluğumun üzerine çıkar. itibar ve haysiyet adına, beni güçlendirme, yenilenecek ekmek ve içilecek şarapla, ki onlar zayıf benliğimi ayartırlar. Onun yerine açlıktan öldür beni, ve yüreğimi susuzlukla kavur, ve beni yok et, öldür, elimi uzatmadan önce, senin doldurmadığın bir fincana, ya da takdis etmediğin bir kadehe.
Sayfa 61
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.