Genç Werther'in Acıları'nı okumam ne kadar doğru bir tercihti bilemiyorum. Her iki kitapta da ruhsal bunalım yaşayan karakterler var. Birinde Ayhan, diğerinde Werther ve her iki kitapta da karakterler kendilerini öyle derin anlatıyor ki onlarla hemhal olmak kaçınılmaz oluyor. Bu beni biraz yorsa da
KARILAR KOĞUŞU/ANTALYA FİLM FESTİVALİ
En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödüllerini kazandı.
Ödül kazanmayan tek kişi Kadir İnanır'dı.
Kadir İnanır ama durum 'inanılmaz'!..
Tabii çok üzüldü. Çünkü o tasarının ortaya çıkmasında bir numaralı amildi.
Hayatın garabetleri..
Bütün Batıcı takımlar Kemal Tahir'i Batı düşmanlığı, dolayısıyla Batıcılığın öncüsü olarak saydıkları Atatürk düşmanlığıyla suçladılar.
Efendim, Osmanlı'yı kim yıkmıştı?
İngilizler mi, ne münasebet Osmanlı'yı yıkan Atatürk...
Dolayısıyla Osmanlı'yı yücelten kitap yazarsan Atatürk düşmanı olmuş oluyorsun..
Bütün Türkiye Cumhuriyeti, Ordusu, Temyiz Mahkemesi, Hükümeti ile 'ille Kemal Tahir'i komünist yapmak istiyoruz, muhakkak komünist olmalı' diye seferber olursa; takdire tedbir uymuyor demektir. Biz de halis yerli komünist olur çıkarız.
Hem komünist olmak atla deve değil ya, önümüzde 15 adet yıl var. Düşüne taşına, okuya üfleye icabına bakılır..
Çerkez, Arnavut, Arap, Kürt, Laz, Rumeli çingenesi gibi tabirlerin çok kullanıldığı, Türklerin sarı ırktan geldiği, mavi gözlü sarı saçlıların Türk olmadığı görüşünün kasıtlı işlendiği, bölücülük yapıldığı gerekçesiyle…
'60'ların revaç bulan şiir salgını, yasakların biraz gevşemesiyle yayımlanmaya başlayan Nazım Hikrnet'in ilhamını da kendi mayasına katan toplumcu gerçekçiliktir. Ahmed Arif (1927- 1991), Arif Damar (1925-2010), Nihat Behram (doğ. 1946), Enver Gökçe (1920-1981), Hasan Hüseyin (Korkmazgil, 1927-1984), A. Kadir (Meriçboyu, 1917-1985) vb., kah zulüm-direniş-umut izleklerini lirikleştiren kah ajitatif-propagandif eserleriyle sol politik toplumsallaşmaya etki etmişlerdir. Hasan İzzettin Dinamo'nun (1909-1989) kendi ham vakitlerini anarken "romantik şiir sosyalistliği" dediği damar, hep gürdür.
Edebiyattaki bu üretim ve tartışmalara, 1960'ların başından itibaren tam anlamıyla patlama yapan toplumcu gerçekçi sinema da katılmıştır. Ömer Lütfi Akad (1916-2011), Metin Erksan (1929-2012), Ertem Göreç (doğ. 1931), Halit Refiğ (1934-2009), Memduh Ün (1920-2015), Atıf Yılmaz (1925-2006), küçük insanların, yoksulların, "gariplerin" , sömürülen köylü erin acı hikayelerini, oradaki yalınlığı, şiddeti anlatım diline de yansıtarak anlattılar. Bu filmlerde kötüler genellikle zenginler, muktedirlerdir ve zımni bir "bozuk düzen" yergisi sezilir. Toplumcu gerçekçi edebiyatın müellifleri zaten sol veya sosyalist yazarlardı, fikirlerinin edebiyatını yapıyorlardı; '60'ların yeni sinemasının yönetmenleri ise, bu yeni tarza biraz 'el yordamıyla' girmişlerdi.
"Eğer gönül tellerin sevdiklerine sıkı sıkıya bağlıysa bağlar kopmaz ve ölüm bir yok oluş değil , bir başka yere geçiştir aslında. Gözlerini kapa. Beni göremezsin ama ben varım , buradayım. Görmeyen sensin . Gönül gözünü açık tutarsan al gözünü seyreyle , iki dünyayı da görürsün . "
Hanım (1989) / Halit Refiğ