240 syf.
·
Puan vermedi
Bu kitapta Freud yine aynı Freud. Zaten kendisiyle çelişmediği için bilim adamı sıfatını muhafaza edebiliyor(!) Freud ilkel toplulukların ölüm ve doğaüstü olayların karşısındaki hatta doğada var olan yıldırım düşmesi, şimşek çakması, hastalıklar karşısındaki bilgisizliklerinin totem ve tabularını nasıl oluşturduklarını anlatmıştır. Bu kitaptaki
Totem ve Tabu
Totem ve TabuSigmund Freud · Say Yayınları · 20165,9bin okunma
240 syf.
·
Puan vermedi
Bu kitapta Freud yine aynı Freud. Zaten kendisiyle çelişmediği için bilim adamı sıfatını muhafaza edebiliyor(!) Freud ilkel toplulukların ölüm ve doğaüstü olayların karşısındaki hatta doğada var olan yıldırım düşmesi, şimşek çakması, hastalıklar karşısındaki bilgisizliklerinin totem ve tabularını nasıl oluşturduklarını anlatmıştır. Bu kitaptaki
Totem ve Tabu
Totem ve TabuSigmund Freud · Say Yayınları · 20165,9bin okunma
Reklam
128 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 saatte okudu
Medeniyetler Savaşı (Pers-Yunan), Roma İmparatorluğu ve İstanbul: Persler
"Böyle mutsuzluklarla sarılmış olsanız da kapamayın yüreğinizi günlük sevinçlere, ölülere zenginlik kâr etmiyor." -Darius (sayfa 57) Not: Mitos Boyut Yayınları çift yazarlı bir kitap olarak yayımlamış:
Persler - Antigone
Persler - Antigone
. Ama ben bu incelemede yalnızca Persler’e değineceğim. Sophokles'in
Antigone
Antigone
tragedyasını ise ilerleyen zamanlarda kendi
Persler - Antigone
Persler - AntigoneAiskhylos · Mitos Boyut Yayınları · 2011130 okunma
73 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
26 saatte okudu
Antik Yunan'da Tanrı ve İnsan Karşı Karşıya: Bakkhalar
Antik Yunan'ın en büyük 3 tragedya yazarından biri olarak bilinen
Euripides
Euripides
, M.Ö. 484-406 yılları arasında yaşamıştır. Çağdaşları ve yarışmalarda sürekli çekiştiği
Sophokles
Sophokles
ve
Aiskhylos
Aiskhylos
gibi Euripides de konusunu mitoloji, destan ve halk öykülerinden alan onlarca eser yazmış ve bunların birçoğu günümüze dek sapasağlam ulaşabilmiştir. 50 yıl yazarlık
Bakkhalar
BakkhalarEuripides · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2010875 okunma
Eski halk dansları gibi, edebiyat eserlerini çözümleme sanatının da tarihe karışmasına az kaldı. Nietzsche'nin "yavaş okuma" dediği koca bir gelenek hiçbir iz bırakmadan unutulma tehlikesiyle karşı karşıya.
Eskiden halk bu ülkede şakır şakır göbek atmazdı. Anadolu ve Rumeli halk dansları arasında göbek yoktur. Bizim geleneğimiz değildir bu. Arabesk de adı üstünde bize ait değildir. Çok zengin olan halk müziğimizin hiçbir tınısı arabeske benzemez. Bu yüzden arabesk müzik akımını da Türkiye’nin Araplaştırılması çalışmalarının bir izdüşümü olarak görmek yanlış olmaz herhalde.
Reklam
264 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
. . KÖY ENSTİTÜLERİ DOSYASI . .
Biz yoksulduk; biz ve bizden sonrakiler yoksul olmasın diye çalıştık KÖY ENSTİTÜLERİ ( 1940-1954 ) Her ne kadar Köy Enstitüleri konusunda çeşitli kaynaklardan araştırma yapmış olsam da sadece Köy Enstitüleri hakkında hazırlanmış derli-toplu, anlatımı güzel olan bir kitap bakınmaktaydım bir süredir. Araştırmalarım sonunda bu kitabın en uygun
Köy Enstitüleri Dosyası
Köy Enstitüleri DosyasıAhmet Özgür Türen · Destek Yayınları · 2018437 okunma
- Geleneklerine sahip çıkmış toplumları görünce imrenirim ve içimi tarifsiz bir hüzün kaplar. Japonlar Japon gibi yaşama sanatının en güzel örneğini verirler. Paris'te bir kitapçı dükkanına girersiniz. Geçen yüzyıldan beri aynı aile işletmektedir. St. Germain'de yemek yediğiniz lokantada, Fransız İhtilali beyannamesinin yazılmış olduğunu
Eğer Cumhuriyet, Mustafa Kemal'in kültür mirasını sürdürseydi, bugün gelip dayandığımız noktaya, yani arabesk ve göbek dansı müptezelliğine sürüklenmezdik. Çok gençler hariç herkesin hatırlayacağı gibi, eskiden bu ülkede halk şakır şakır göbek atmazdı. Anadolu ve Rumeli halk dansları arasında göbek yoktur; bizim geleneğimiz değildir bu. Arabesk de (adı üstünde) bize ait değildir. Çok zengin olan halk müziğimizin hiç bir tınısı arabeske benzemez. Bu yüzden arabesk müzik akımını da, Türkiye'nin Araplaştırılması çabalarının bir izdüşümü olarak görmek yanlış olmaz herhalde. Politika, medya, günlük yaşam, eğlence ve insan ilişkileri arabeskleşti. Bir yanda siyasi çabalar, bir yanda uluslararası finans kuruluşları, öte yanda Amerika'nın yeşil kuşak teorisinde Türkiye'ye uygun gördüğü "Ilımlı İslam" modeli, arabesk akımıyla birleşerek bizi kendi benliğimizden, kendi kültür dünyamızdan, müzik ve eğlence biçimimizden uzaklaştırdı. Bizi biz olmaktan çıkardı. Yüzlerce yıl içinde edindiğimiz değerler sistemimizi parçaladı. Ama ne yazık ki bunun yaşamsal önemde olduğunu kavrayacak, Mustafa Kemal çapında kültür adamları yönetmiyor bizi. Ve Türkiye'deki esas önemli kaybın beş on milyar değil, değerler sistemi ve kültür kaybı olduğunu anlayanların sayısı çok az. "Bize biraz gelenek ve insani değer gönderin!" diyeceğimiz bir IMF de bulunmuyor.
Sayfa 94 - Doğan Kitap
Dedi ki : (39) - ( Osmanlılarda, senenin hiç bir mevsiminde, ne balo maskesi, ne sokak dansları, ne karnaval eğlenceleri, ne de başka memleketlerde daima tesadüf edilen gürültülü halk şenlikleri görülebilirdi... Osmanlının seciyesini teşkil eden vakarın, ağırbaşlılığın, ve durgunluğun tasviri kolay değildi; dünyada huzur ve sükuna bunlardan daha müptela millet yoktur... Hiçbir şey hayallerini kurcalamaz, hiçbir şey onları heyecanlandırmazdı; ne kimseyi rahatsız eder, ne merak gösterirlerdi... Biraz fevkalade bir şey ve mesela bir ecnebi kıyafeti, garip bir şey, tuhaf bir hayvan görecek olursa biraz durur, soğukkanlılıkla bakar, gülümser ve daha fazla oyalanmağa lüzum görmeyerek yoluna devam ederdi... Sokakta toplanmak, birini kovalamak, sevinç yahut hayret taşkınlıklarına kapılmak gibi haller, hiçbir Müslüman şehrinde halk arasında bile görülmeyen hareketlerdi.)
Sayfa 300 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Çok gençler hariç herkesin hatırlayacağı gibi, eskiden bu ülkede halk şakır şakır göbek atmazdı. Anadolu ve Rumeli halk dansları arasında göbek yoktur; bizim geleneğimiz değildir bu. Arabesk de (adı üstünde) bize ait değildir. Çok zengin olan halk müziğimizin hiçbir tınısı arabeskte benzemez.
96 syf.
1/10 puan verdi
Cante Jondo Şiiri
Cante Jondo Şiiri
Federico Garcia Lorca 1920`li yıllarda, 20. yüzyıl İspanyol şiirine yeni bir atılım kazandıran ve aralarında, Jorge Guillen, Pedro Salinas, Rafael Alberti, Vicente Aleixandre gibi önemli şairlerin de bulunduğu bir kuşağın en parlak temsilcisidir. Lorca, kendisi gibi Endülüslü olan besteci Manuel de Falla`nın Granda`da, 1920`lerde başlattığı halk dansları ve türküleri şenliklerine katılarak "cante jondo" denilen bu geleneksel kaynaktan esinlendi. 1921 tarhini taşıyan Cante Jondo Şiiri adlı kitabını 1931`de yayımladı. Sabri Altınel`in çevirdiği bu şiirler, Lorca`nın halk şiirinin geleneksel biçimlerine kendi lirizmini kattığı yetkin örneklerdir.
Cante Jondo Şiiri
Cante Jondo ŞiiriFederico Garcia Lorca · Adam Yayınları · 1996248 okunma
“Ah, hayır, alınmadım. Ama karşılaştırmalı halk dansları ve gelişmiş olta balıkçılığı alanlarında doktora dağıtmaya başladıklarından beri, unvanımı kullanmayacak kadar gururlu davranmaya başladım. Sulandırılmış viskiye el sürmem, sulandırılmış unvanlardan da gurur duymam. Bana Jubal de.''
Sayfa 151 - İthaki
Hayali Gerçeklikler
Bir ulus başarı kazandığında, ötekilerin bakışı değişir, bu da onun kendisini değerlendirişine etki eder. Özellikle dünyanın Japonya'ya, ardından da Çin'e karşı takındığı tavrı düşünüyorum. Eleştirilen, korkulan, ama savaşma yetileri ve her şeyden önce ekonomik mucizelerinden ötürü saygı duyulan bu ülkelerin kültürlerini oluşturan her şey, diğerlerinin gözünde büyük değer kazandı; dilleri, sanat yapıtları, eski ya da çağdaş edebiyatları, atalardan kalma tıp yöntemleri, tinsel uygulamaları, mutfak gelenekleri, ayin dansları, savaş sanatları, hatta batıl inançları bile hayranlık uyandırmaya başladı. Bir halk, ne zaman muzaffer bir halk imajı kazansa, onun uygarlığını oluşturan her şey bütün dünya tarafından ilgiyle ve önsel bir saygıyla izlenir.
Sayfa 172 - YKY Yayınları, epubKitabı okudu
VAKAR: Ağırbaşlılık. Halim ve heybetli oluş. Azamet ve izzet.
Muradgea d'Ohsson'nun müşahedelerine göre: -" Senenin hiçbir mevsiminde bu milletin ülkesinde ne balo maskeleri, ne sokak dansları, ne karnaval eğlenceleri ne de başka yerlerde daima rastlanan gürültülü halk şenlikleri görülür. Osmanlı Türklerinin millî karakterini teşkil eden vakarın, ağırbaşlılığın, durgunluğun tasviri kolay değildir. dünyada huzur ve sükûna bundan daha müptela bir millet yoktur. Ne kimseyi rahatsız eder, ne merak gösterir. Biraz fevkalâde bir şey, meselâ, bir ecnebi kıyafeti, garip bir şey, tuhaf bir hayvan görecek olursa biraz durur, soğukkanlılıkla bakar, gülümser ve daha fazla oyalanmaya gerek görmeyerek yoluna devam eder. Sokakta toplanmak, birini kovalamak, sevinç yahut hayret taşkınlıklarına kapılmak gibi haller hiçbir Türk şehrinde halk arasında bile hiçbir zaman görülmeyecek hareketlerdir...
Sayfa 152Kitabı okudu
Resim