Ebu Hanife'ye bala alerjisi olan ama bir türlü de balı bırakamayan bir çocuk getirdiler. Hanife dedi "Götürün, 40 gün sonra getirin. ." Götürüp 40 gün sonra getirdiler. Hanife çocuğa dedi "bir daha bal yeme." Çocuk bir daha bal yemedi..
Dediler "Hanife Hazretleri, bunun hikmeti nedir?"
Dedi "40 gün önce bal yiyordum, kendim yaptığım bir yanlışı başkasına doğru diye nasihat edemezdim. Baktım bırakılabiliyor mu, gördüm bırakılabiliyor.. "
İnsanları ikna etme yolunda bu tarif öneriliyor. Önce kendin uygula.. Kitap güzeldi ama bu konu üzerinde durmamın sebebi bana babamı hatırlatması. Diyabet hastası olmasına rağmen çok şeker kullanıyordu. "Baba şeker kullanma" dediğimde kızmıştı rahmetli. "O kadar kolaysa sen bırak şeker kullanmayı" demişti.. Ben de bıraktım, "söz baba, bir daha kullanmayacağım" dedim, "sen de söz ver" dedim. Söz verdi.. Yıl 2014tü, babam 3 gün sonra yeniden başladı, 2015te ilk felcini, 2016da son felcini geçirdi..
Ben diyabet değilim, 4 kızım 1 oğlum yok, henüz çok toy çocuklarım da yok. .
Bunların hiç biri şekerden tatlı değilmiş Ya Mansur.. Mesele ikna etmek değil, mesele Tutundurmak.. Babam Tutunamadı, umurunda değildi geride kalan hiçbir şey.
Balı bırakmak ile kimseyi bal bırakmaya ikna edemezsin, saçmalık.. Ona baldan güzel bir şey sunman gerekir, sağlık ile yaşamanın baldan tatlı olduğunu söylemek de yetmez. İçini doldurmak, sevdiğine gelecek vadetmek gerek.. Ya tutundurmalı sevdiğini, ya bırakmalı karamsar dünyasında mutlu-mesud..