Yazı eskiden, kelimelerle cambazlık yapıp adını öne çıkarmaya çalışma olarak algılanmıyordu. Yazı eskiden aşktı, özdü, müjdeydi. Dolan bir testinin taşmasıydı. Yunus'un deyimiyle, "Ya ben söylemeyip de öleyim mi?" baskısıydı. Bir coşku anının aktarmaya ve paylaşmaya dönüştüğü bir eylemdi. "Ben"in silikleştiği, anlatılanın öne çıktığı bir olguydu. Ama zamanla her şey değişti; isimler büyüdü, yazı küçüldü.
-Apotemi
Savaştan kaçınarak pek çok insanımızın hayatını ve ruhunu kurtardık. Hayatlarını kurtardık, zira ölmediler; ruhlarını kurtardık, zira öldürmediler! Ne cellat ne de kurban olmalarına izin verdik.