Hâmûş بشنو

182 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Kastilya prensesi ya da bilinen adıyla kirli isabel. Yıllardır arıyordum bu kitabı, lise zamanlarındaki bir okuma etkinliğinde alıp okumuştum, sonra akıbetini hiç öğrenemedim. Bari İzabel'i araştırayım dedim, "Avrupa’daki son Müslüman ve Yahudi öldürülünceye kadar yıkanmayacağını söylemişti. Sözünde durdu ve tüm hayatı boyunca sadece iki kez banyo yaptı." bu yazı bile ne kadar iğrenç, psikopat biri olduğunu anlamaya yeter. Az önce başka bir okuma etkinliğinde öğrencinin elinde görünce hemen kapıp aldım :) 20 sene sonra tekrar okuma vakti gelmiş demekki
İzabel / Kastilya'nın Mücevheri
İzabel / Kastilya'nın MücevheriCarolyn Meyer · İş Bankası Kültür Yayınları · 200421 okunma
Reklam
240 syf.
·
Puan vermedi
20.yy İngiltere'sini anlamak isteyenlerin Orwell'ın eserlerini okuması gerek. Londra ve Paris'te beş parasız kitabından sonra Wigan İskelesi Yolu ile İngiltere'de işçi sınıfının yaşadığı zorlukları birinci ağızdan ve yaşayarak anlatıyor. Kitap bir roman veya hikaye değil. Tamamen bir araştırma,gözlem eseri. Katalonya'ya Selam ve Burma Günleri eserlerinde olduğu gibi Orwell bu eserinde de farazi ya da kulaktan dolma olayları değil yaşayıp da gördüklerini anlatıyor. Bunun için maden ocaklarında çalışıp banliyölerde yaşayarak geçim zorluğu çeken insanların hayatlarını gözlemleyerek aktarıyor. Ardından da sosyalizm hakkında görüşlerini ifade ediyor. -Kapitalist sistemde, İngiltere'nin görece konfor içinde yaşayabilmesi için, yüz milyon Hintli açlık sınırında yaşamak zorundadır. -Bir tarafta konut kıtlığından yakınırken diğer tarafta devasa ve lüks kamu binaları inşa etmesini daima tuhaf bulmuşumdur. -Hiç kimsenin özgür, neredeyse hiç kimsenin güvende olmadığı ve hem dürüst olup hem de hayatta kalmanın neredeyse imkânsız olduğu bir dünyada yaşıyoruz. -Önce bir aileyi haftada 30 şilinle yaşamaya mahkum edersiniz ve sonra onlara paralarını nasıl harcayacaklarını söyleme küstahlığında bulunursunuz. -.. neden bir sendika kurmadıklarını sordum. Hemen bana, "onlar"ın asla izin vermeyeceğini söylediler. "Onlar"ın kim olduğunu sordum. Sorunun cevabını hiç kimse bilmiyor gibi gözüküyordu, ama belli ki "onlar" her şeye kadirdi.
Wigan İskelesi Yolu
Wigan İskelesi YoluGeorge Orwell · Can Yayınları · 20191,597 okunma
249 syf.
7/10 puan verdi
ideal devlet düşüncesini ortaya koyan çok değerli bir eser. Kitabı okurken ne var bunda ben de aynı şeyleri düşünürdüm diye basite indirgenmiş sözler aklınıza geliyor ama sonra kitabın 16.yy da yazıldığını,köleliğin,eşitsizliğin,kadın-erkek/zengin-fakir/güçlü-zayıf gibi ayrımların yanında sosyal sınıf ayrımının da çok keskin ve Avrupa'da ortaçağ zihniyetinin halen çok güçlü olduğunu hatırlayınca Ütopia'nın ne kadar kıymetli bir eser olduğunu daha iyi kavrıyorsunuz. Haksızlıkların ve eşitsizliğin olmadığı bir dünya hayali, dinin istismar edilmediği, servetin eşit dağıtıldığı, kimsenin kimseye zulmetmediği, paranın değil insanın değerli olduğu, özgür düşüncenin yargılanmadığı adil bir dünya. Hayali bile güzel.
Utopia
UtopiaThomas More · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202020,3bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
272 syf.
7/10 puan verdi
Her filmi Tv de tekrar tekrar yayınlansa da Kemal Sunal'ın oynadığı Zübük filmi neden hiçbir kanalda yayınlanmaz? Konusunu az çok hepimiz biliyoruz. İbrahim Zübükzade'nin halkı kandırarak, dolandırarak nasıl yükseldiği üzerine kurulu bir hikaye temelinde. Her dönemde siyasilerin karakteristik yapıları, politik düzen ve halkın her daim kandırılması. okudukça neden filminin tv de yayınlanmadığını daha iyi anladım. Kitabı okuduktan sonra, zor da olsa, internette kötü bir görüntü kalitesiyle filmi de buldum. Çocukluk yıllarında aklımda kalan kesitlerle gülerek izlediğim film, acı bir tebessüm bıraktı bu sefer. Kemal Sunal bir Zübük göstermişti bize, şimdi her yer Zübük kaynıyor... Aziz Nesin sosyal eleştiriyi ve çıkar ilişkilerini çok güzel işlemiş... Umarım restorasyonlu bir şekilde Tv lerde tekrar yayınlanmaya başlar filmi de...
Zübük
ZübükAziz Nesin · Nesin Yayınevi · 20126,1bin okunma
556 syf.
8/10 puan verdi
"Uykuyla dinlenemeyecek kadar yorgunum artık." 1929 ekonomik buhranı sonrasında ABD'de yaşanan derin yoksulluğu, vahşi kapitalizmi, şirketlerin ve bankaların halkı nasıl acımasızca ezdiğini derinlemesine anlatıyor eser. 2. Dünya savaşı sonrası dünyaya musallat olan ABD kapitalist düzeninin öncelikle kendi evlatlarını nasıl
Gazap Üzümleri
Gazap ÜzümleriJohn Steinbeck · Sel Yayınları · 202035,1bin okunma
Reklam
302 syf.
7/10 puan verdi
Peyami Safa'nın okuduğum 11.romanı, bütün romanları sanki aynı yerde,aynı zaman dilimlerinde ve aşağı yukarı hep aynı kişiler etrafında geçiyor hissi uyandırıyor bende. Eski İstanbul'un arnavut kaldırımlı sokaklarında,cumbalı evlerde,petrol lambalı akşamlarda yaşıyor karakterler, benim muhayyilemde hep böyle canlanır onun roman kahramanları. Aslına bakılırsa bunun kötü bir şey olduğu, hep aynı şeyden bahsettiği algısı oluşabilir insanda,oysa ki Peyami Safa için roman; mekan, zaman veya olay demek değildir, o en iyi yaptığı şeyi yapar her romanında, insan tahlili. Gerçekten de Türk edebiyatında onun kadar iyi,onun kadar detaylı ve ete kemiğe bürünmüş karakter tahlilleri yapabilen çok az yazar vardır. Bu kitabında da aslında çok sıradan gelebilecek bir konu olan aldatmayı işlemiştir, aynı zamanda karakterlerin azlığı da roman unsurları bakımından zayıf sayılabilir, ama romanda bulunan, Müfid, Pervin ve Sacid'in düşünceleri, iç dünyalarında yaşadıkları çalkantılar, çekişmeler, şüpheler, sevgiler,nefretler kısacası her insanda bulunan duygular adeta bir kuyumcu itinasıyla işlenmiş. Tadına doyulmayan bir üslup. Sevmek, sevilmek, aldatmak, aldatılmak üzerine duygu yüklü bir eser. Şark insanının, duygularını, düşüncelerini önemseyen ve merak eden herkesin Peyami Safa'yı okumasını tavsiye ederim.
Şimşek
ŞimşekPeyami Safa · Ötüken Yayınları · 20221,737 okunma
412 syf.
9/10 puan verdi
·
17 günde okudu
Zweig'ın okuduğum ilk anı eseri. Çocukluğundan, ilk gençliğinden başlayarak altmışlı yaşlarının başına yani ikinci dünya savaşının başlarına kadar geçen süreçte yaşadıklarını, başından geçen olayları hem kendi zaviyesinden hem de Avrupa'nın penceresinden bakarak anlatıyor. Zengin bir yahudi olarak dünyaya geldiğinde ne kadar şanslı olduğunun farkında olan Zweig, içinde bulunduğu barış döneminde entelektüel olarak kendini geliştirme, okuma ve öğrenme çabasındayken 1.dünya savaşının kargaşası, kaosu içinde yazma serüvenine başlıyor, savaş sonrası yaşanan ekonomik buhran ve kitlesel çılgınlığın hat safhada olduğu Almanya'da ününe ün katarken kimsenin hayal edemeyeceği şekilde birden yahudi olduğu için düşman, lanetli ve istenmeyen biri ilan ediliyor. Hitler'in gazabına uğrayanlardan biri oluyor. Ülke ülke dolanırken en tepeye çıkıp en aşağılara düşüşünün hayal kırıklığını yaşıyor. Kitapta Brezilya'ya hayran kalışından bahsediyor ama orada yaşayıp intihar edişi anlatılmıyor. Zweig kendisinden çok Avrupa'nın geleceği için üzülüyor. Kültürüyle, farklılıkların zenginlik kabul edilmesiyle övünülen Avrupa, yahudilere ayrım yapılmaksızın eziyet edilirken hiç ses çıkarmadı. Zweig en çok da buna üzüldüğünü dile getiriyor. Filmlerden, dizilerden, belgesellerden, kitaplardan öğrendiğimiz savaşı bir kez de Zweig'ın kaleminden okumak zevkliydi, kıyıda köşede kalmış bilgiler, ayrıntılar o günleri daha iyi anlamak açısından okunmaya değer.
Dünün Dünyası
Dünün DünyasıStefan Zweig · İletişim Yayınları · 20192,096 okunma
240 syf.
8/10 puan verdi
Aşk şarkısı deyince akla gelen ilk isimdir Sezen Aksu. Kitabın adına eksik şiir demesinin sebebi olarak yazdığı şiirlerde müziğin olmamasını gösteriyor. Neşet Ertaş'a "nasıl bu kadar hisli türküler yazıp söylüyorsunuz?" diye sorulduğunda, "Biz yaşamadığımız hiçbir duyguyu kağıda döküp söylemedik" diye açıklamıştı
Eksik Şiir
Eksik ŞiirSezen Aksu · Metis Yayıncılık · 2016282 okunma
400 syf.
8/10 puan verdi
Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı tartışması tavuk ile yumurta paradoksuyla eşdeğerdir bana göre. Okumak, gezmeye vakti, nakti ve enerjisi olmayan insanlar için dünyayı tanımanın en kolay yoludur. Gezmek, yeni insanlar, yeni yerler ve kanlı canlı hikayeler öğrenmek için en etkili yöntemdir. Mehmet Genç çoğumuzun yaşadığı hayatı, bir iş seyahati esnasında değiştirmek istediğini farkeder ve yine bir metrobüs kalabalığında hayalini gerçekleştirme kararlılığı gösterir. Her insanın hayatında birkaç defa dediği "ulan şeytan diyor ki her şeyi bırak git" sözünü hayata geçirir. Kitapta da yaşadığı sıkıntıları, zorlukları, yolculuklarını nasıl yaptığını, nerelerde kaldığını içtenlikle anlatıyor. Televizyonlardaki gezi programlarının aksine turistik ülkelere, o ülkelerin şehir merkezlerine, tanınmış mekanlarına değil de orta amerika, uzakdoğu, ada devletleri gibi kıyıda köşede kalmış ülkelerin yine en uzak yerlerine, kabilelere, hayatın zorluğunu iliklerine kadar hisseden insanların evlerine konuk oluyor. Onlarla birlikte yerlerde yatıyor, dağlara tırmanıyor, dereleri aşıyor. Günün sonundaysa o insanların çektikleri zorluklara rağmen kanaatkarlıkları, cömertlikleri, hoşgörüleri ve misafirperverlikleri kalıyor. Rotasız Seyyah, bana göre dünyanın arka bahçesine göz atmak için çok güzel bir kitap, Mehmet gezmeye, yazmaya devam ediyor. Biz de oturduğumuz yerden onu okumaya. O insanı okuyor, biz onun yazdıklarını...
Rotasız Seyyah
Rotasız SeyyahMehmet Genç (Gezgin) · Ephesus Yayınları · 20161,676 okunma
420 syf.
7/10 puan verdi
·
27 günde okudu
Yazarın okuduğum 2.kitabı, ilkinde tarihten anektotlar paylaşırken bu kadar gözüme batmamıştı, ama bu kitabında kısa bir Türkiye tarihi anlatmış gibi hissettim, buna rağmen 90ları anlatırken deprem üzerine de bu kadar eğilmişken 12 Kasım düzce depremini es geçmesini yadırgadım, ölümlerden bahsederken de döneminin en beklenmedik ölümlerinden biri olan Barış Manço'ya da değinmemesi ilginçti. Neyse bunlar yazarın kendi önem sıralamasında yer bulamamış olabilir. Kitap böyle detaylarla gereksiz uzatılmış, üstüne romanın içinde roman taslakları anlatılması ve ikili diyalogun sürekli araya girmesi, yaşanan olaylara asıl konudan daha fazla yer verilmesi kitapta asıl anlatılmak istenen hikayeden okuyucuyu uzaklaştırıyor, özellikle ilk 200-250 sayfa adeta girizgah sıkıcılığındaydı, uzun süre ilerlemedi konu, bir yerden sonra düğüm çözülse de bu sefer de ayrıntılara boğdu yazar, üslup olarak akıcı olsa da gereksiz detaylar soğuttu beni, biraz Elif Şafak esintileri hissettim yazarda, onun reklam yerleştirme gibi kullandığı, kitap, film önerileri, tarihten anektotları, yer yer ikili ilişkileri serpiştirmesi ve de olmazsa olmaz olarak kullandığı taciz, tecavüz imgeleri. Umutla keşfettiğim için sevindiğim bir yazardı, lakin hayal kırıklığına uğradım diyebilirim, eser kötü diyemem ama benim beklentilerimi karşılamaktan uzaktı.
Unutma Beni Apartmanı
Unutma Beni ApartmanıNermin Yıldırım · Doğan Kitap · 20163,542 okunma
Reklam
336 syf.
6/10 puan verdi
Hassas kalpler için dünya bir cehennemdir. Yaşadığımız hayat o kadar kısa ki yaşadıklarımızı unutmamıza fırsat vermiyor, romanın kahramanı Mürşit de yaşadıklarından, yaşadığı ortamdan kaçmak için çırpınıyor ama bataklıkta ne kadar çırpınırsanız o kadar hızlı batarsınız, bana Buzzati'nin Tatar Çölü kitabını anımsattı, orada kaleyi bekleyen askerler burada oteli bekleyen kasabalı bir aile. Kürkçü dükkanına geri dönen tilkilerin hikayesi biraz da Dünya Ağrısı, işkencenin şiddeti değil sürekliliği insanı yıpratır, dünya ağrısı da öyle,ölene kadar bu ağrıyı yaşatıyor insana. Ayfer Tunç'un diğer kitaplarından farklı bir üslupla kaleme aldığı bir eser olmuş, başka bir yazarın elinden çıkmışçasına değişik buldum eseri, kötü diyemem ama Tunç'un alışılageldik roman havası yoktu Dünya Ağrısı'nda, postmodern anlayışı bir kenara bırakıp klasik bir eser ortaya koymuş adeta. Okunası fakat bir o kadar da kasvetli, boğucu bir eser.
Dünya Ağrısı
Dünya AğrısıAyfer Tunç · Can Yayınları · 20213,991 okunma
144 syf.
9/10 puan verdi
·
29 saatte okudu
Filmini izlemeyen yoktur sanırım, yaklaşık 7yıldır hiç izlemediğim halde en çok izlediğim Türk filmi olabilir, her repliğini, sahnesini ezbere bilirim. Hakkında sayısız belgesel izlememe, röportaj, yazı okumama rağmen kitabını okumayı hep öteledim. Filmin üzerimde bıraktığı etkiye zarar vermesinden korktum biraz,şimdi filminden bu kadar uzaklaşmışken okumayı istedim. Genel çerçevede film, romana sadık kalmış, Asel olan ana karakter Türkçe'ye uygun olması açısından Asya'ya çevrilmiş, esasında İlyas dışındaki bütün karakterlerin isimleri de aynı şekilde değiştirilmiş, doğru olanı yapmışlar. Filmde her karakter kendi iç sesiyle konuşuyordu, kitapta daha çok İlyas'ın başından geçenler anlatılıyor, biraz da cemşit olarak bildiğimiz karakterin son konuşması. Asel'in iç dünyası filmdeki kadar irdelenmemiş, kitapta İlyas'ın yaşadıkları, duyguları, pişmanlıkları anlatılıyor. Filmde daha donuk, duygularını çok da belli etmeyen bir İlyas vardı karşımızda, burda onun iç dünyasına daha geniş bir açıyla bakabiliyoruz. Bu bakımdan filmdeki İlyas hakkında yeni bir şeyler öğrenmişim gibi hissettim. Kitap gayet akıcı ve güzel ilerliyor, Aytmatov'un dili her zaman iyidir zaten. Lakin filmi efsane olmuşken romanı filmin önüne geçemez. Elveda Asyam, selvi boylum, al yazmalım Elveda bitmemiş türküm benim...
Selvi Boylum Al Yazmalım
Selvi Boylum Al YazmalımCengiz Aytmatov · Nora Kitap · 20179,5bin okunma
363 syf.
8/10 puan verdi
·
11 günde okudu
İki kız kardeşin mektuplaşması şeklinde kısaca özetlenebilecek, fakat arkasında Guernica, Auschwitz, Varlık vergisi, Dersim, 6-7 Eylül gibi toplumsal hafızaya kazınmış olayların da yer yer konu edildiği bir geçmiş panoraması olan dramatik yaşamlar öyküsü diyebiliriz. Üslubu mektuplarda hoşuma gitse de günümüzde anlatılan hikayedeki karakteri zayıf buldum. Yine de okunmaya değer, güzel bir eser.
Saklı Bahçeler Haritası
Saklı Bahçeler HaritasıNermin Yıldırım · Doğan Kitap · 20132,205 okunma
99 syf.
8/10 puan verdi
·
2 saatte okudu
Filmi de çok güzeldi, zaten onun için okumayı istedim kitabı da. Çok hoş, bir çırpıda okunacak fakat etkisi uzun süre kalacak bir kitap. Barış ve İnci'nin aralarında geçen muhabbet okunmaya, izlenmeye değer.
Uçurtmayı Vurmasınlar
Uçurtmayı VurmasınlarFeride Çiçekoğlu · Can Yayınları · 202211,8bin okunma
192 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
2005 yılıydı, lise 2 veya 3. sınıfta bir kız arkadaşımdan ödünç alıp okumaya başlamıştım bu kitabı, aradan geçen zamanda kitabın içeriğiyle alakalı hiçbir şey hatırlamıyorum ama Gülse Birsel'i G.A.G programından beri takip eder ve severim,neyse kitabı aldım arkadaştan çantamda getirip götürüyorum eve, sabahları sıradan sonra okula girerken kel bir müdür yardımcımız vardı, kılık kıyafete takar, erkeklerin de jöleyle okula girmesine izin vermezdi, kel olmasından mütevellit diye düşünüyorum, o nedenle jölelerimizi yanımızda getirir, ilk tenefüste wc de kafalarımıza boca ederdik. Yine jölenin çantada olduğu bir gün sınıftaki itiş kakış esnasında benim jöle çantanın içinde kırılmış... evet, sakınılan göze çomak girmiş, kitabın bir kısmı jölenin ilhakına uğramış, kitabın ağzı yüzü yamulmuş. Beni aldı bir telaş, emanetin canı bir yerinde olurmuş derler ya, oradan sızıyor jölenin arta kalanı, peçete meçete sildim süpürdüm ama kitap buruş buruş oldu, gidip de nasıl söyleyeceğim ben bunu kıza, kız da çatlağın teki, deli dolu bir şey, bütün sınıfın ortasında basar bana kalayı. Bütün bu korku, endişe ve telaşı beynimde yaşarken idam mahkumlarının ipe yürümesi misali gittim yanına, el pençe divan durup vaziyeti anlattım, kitabı gösterdim. Kız bana "canın sağolsun, senden önemli mi" demesin mi, hem de en tabii haliyle, hiç düşünmeden. Acayip mutlu oldum, aradan 16 yıl geçti ve o kız arkadaşımla hiç kopmadan hala görüşürüm. İşte öyle, bu kitabı görünce bir anda aklıma geliverdi Ezgi :)
Yolculuk Nereye Hemşerim
Yolculuk Nereye HemşerimGülse Birsel · Epsilon Yayınları · 20051,218 okunma