Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hamza Ee

Hamza Ee
@hamzaee
"Sonunda herkes bir yere gelir, ama dize gelmiş ve başı eğik olarak."
Bugün ülkenin çeşitli borsalarında listelenen ve örneğin 25 ila 50 yıl önce 10.000 $ yatırım yapılmışken bugün 250.000 $ ya da bunun katları değere sahip sayıları hiç de az olmayan bir çok şirket vardır. Başka bir değişle çoğu yatırımcının ve ebeveynlerinin yaşamı boyunca ve eyleme geçebilecekleri dönem içinde kendileri veya çocukları için önemli servetlere zemin hazırlayabilecek bir çok fırsat vardı. Bu fırsatlar öyle büyük bir panik halinde belirli bir günde satın almayı gerektiren türden de değildi. Bu şirketlerin hisseleri yıldan yıla hep bu kazançları mümkün kılacak fiyatlarla satışa sunuldu. İhtiyaç duyulan tek şey olağan üstü yatırım olanaklarına sahip bu nispeten az sayıdaki şirketi gelecekte orta derecede başarılı veya tamamen başarısız olacak çok daha fazla sayıdaki şirketten ayırt etme yetisiydi.
Reklam
Kuhn, bilimin birtakım Platonik gerçeklere doğru ilerlediği yönündeki yaygın düşünceyi reddeder: Bizim [..] paradigma değişimlerinin, bilim insanlarını ve onlardan öğrenenleri gittikçe daha çok doğruya yaklaştırdığı düşüncesinden -bu düşünce dolaylı ya da dolaysız olsun fark etmez- vazgeçmemiz gerekebilir.
Son yıllarda yapılan araştırmalar temel güvence yoksunluğunun akıl ve beden sağlığını bozduğunu çeşitli psikolojik rahatsızlıkları tetiklediğini ve dikkat dağınıklığına yol açtığını, yani “zihinsel kapasite”yi olumsuz etkilediğini gösteriyor. İnsanlar, para ya da yiyecek gibi temel ihtiyaçlardan yoksun olduklarında yahut ellerindekini de her an kaybedebilecekleri korkusuyla yaşadıklarında, zihinsel enerjilerinin çoğunu gündelik işlerle boğuşurken kullanıp tüketiyorlar. Problem çözme becerileri köreliyor, yanlış kararlar almaya başlıyorlar. Güvencesizlik insanın kendine duyduğu güveni de zedeliyor, kendisinin ve çevresindekilerin güzel işler başarabileceklerine dair inancını köreltiyor.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Güvence farklılığı ilkesi kavramını öne sürüyorum. bu ilkeye göre bir sosyal politika yahut kurumsal değişim ancak en güvencesiz gruplara güvence sağlayabiliyorsa sosyal olarak adil addedilebilir
Kişisel servet elde etmeyi mümkün kılan şey bireyin kendi üstün yeteneğinden ziyade şanstır yahut yasa ve düzenlemelerdir veyahut aileden kalan mirastır ya da kişinin talihli bir zamanda dünyaya gelmiş olmasıdır. Yasadışı yollarla elde edilmiş servetleri bir kenara bırakırsak, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Çoğu insan, herkese ait olan müşterekleri ticari amaçla yağmalamak suretiyle ve kamu mal ve hizmetlerinin ticarileştirilmesi ve özelleştirilmesi sayesinde elde ettiği rant geliriyle zengin olmuştur. Bu durum bize, rant gelirini vergilendirerek toplumsal olarak üretilen zenginlikten herkese bir sosyal kâr payı dağıtmak için bir gerekçe daha sunmaktadır.
Reklam
Çocukluğumuzdan itibaren okumayı, yazmayı ve matematiği öğrendik, ama iletişim ya da sorun çözme ile ilgili hiç ders almadık.
Gerçekten de, bir kuş uçabilecek yiyecek toplayabilecek ve yuva inşa edebilecek şekilde yaratılmıştır; bir kuşun bunları yaptığını gördügümde onun mutluluğundan ben de mutluluk duyarım. Bir keçi, bir yaban tavşanı ve bir kurt da kendilerini besleyecek, yavrulayacak ve ailelerine bakacak şekilde yaratılmışlardır; ben de onların bunları yaptığını
Kız yine hızlı hızlı konuştu. Çünkü acısını azaltmak istemiyordu, acı çeken herkes gibi acı çekmekten memnundu.
Sayfa 17
Hukuk sisteminin kendisi, ikinci Bölüm'de açıkladığımız gibi, büyük rantlar elde etmektedir. Var olan kanunları uygulamak için verilen büyük hukuki savaşlarda -örneğin Microsoft'un rekabetçi piyasaları korumak için kurgulanan yasaları ihlal edip etmediği veya bankaların yolsuzluk yapıp yapmadığı gibi-kıtalarca avukat görev almaktadır. Bir silahlanma yarışı süregelmektedir; bu savaşta, özellikle de özel şirketler devletin para harcama kabiliyetini sınırlamak için ellerinden geleni yaptıklarından, yolsuzluk yapan bankaların ve rekabet karşıtı uygulamalar yapan şirketlerin büyük bir avantajı vardır.
Sayfa 277Kitabı okudu
Hukuk sistemine erişim bile maliyetlidir ve bu büyük şirketlere ve zenginlere bir avantaj sağlar. Fikri mülkiyetin öneminden bahsetsek de, bilimden ve küçük çaplı mucitlerden ziyade patent avukatlarının ve büyük şirketlerin çıkarına olan, pahalı ve adaletsiz bir fikri mülkiyet sistemi kurgulamış bulunuyoruz.40 Ortaya çıkabilecek hukuki savaşlarda daha güçlü silahlarının olacağının bilincinde olduklarından, büyük şirketler küçük şirketlerin fikri mülkiyet haklarını neredeyse tamamıyla cezadan muaf şekilde ihlal edebilirler. Düzenbaz patent trolleri (hukuk şirketleri), uyuyan (henüz piyasada satılan bir malın üretiminde kullanılmamış) patentleri düşük fiyatlardan satın alıp, başka bir şirket bu alanda başarılı olduğunda patent ihlali olduğunu savunup, bir tür haraç şekli olarak şirkete kapatma tehdidinde bulunabilirler. Yaygın olarak kullanılan BlackBerry'nin üreticisi olan Research in Motion şirketinin başına da bu gelmiştir; "patent sahibi şirket" NTP A.Ş.'nin açtığı patent davasının hedefi olmuştur. Bu şirket aynı zamanda Apple, Google, Microsoft, Verizon Wireless, AT&T, Yahoo! ve ABD T-Mobile şirketleriyle de hukuki ihtilaf içerisindedir. Sözde ihlal edilen patentlerin geçerli olup olmadıkları bile açık değildi. Ancak suçlamalar gözden geçirilip geçersiz bulunana kadar -ki bu yıllar alabilir-patent "sahibi," istediği herhangi ücret ve patente karşı çıkmak da dahil, tüm şartlar kabul edilmediği takdirde ihlal yapan şirketi kapattırabilir. Bu olayda, BlackBerry taleplere boyun eğmiş ve NTP'ye altı yüz milyon dolardan fazla para ödemiştir.
Sayfa 275Kitabı okudu
Reklam
Gerçekten de, aynı düzenbaz kapitalizmin yayılması sonucunda dünya genelinde yoksul insanlar daha fazla borca batmaktalar. Hindistan'ın kendisine ait bir eşik altı emlak kredisi krizi olmuştur: Yoksul köylülere kredi sağlayan ve hayatlarının dönüşmesine yol açan çok başarılı mikro kredi uygulamaları, kar amacının ortaya çıkmasıyla kötüye gitti. llk olarak Bangladeş'te, Grameen Bankası'ndan Muhammed Yunus ve BRAC'dan Fazle Hasan Abed tarafından geliştirilen mikro kredi uygulamaları, daha önce bankalarla hiçbir iletişimi olmamış milyonlarca yoksul insanın küçük kredilere erişimini sağladı. Bunlardan en fazla yarar görenler kadınlardı. Tavuk yetiştirme gibi üretken girişimleri yapabilmeleri sonucunda ailelerinin ve yaşadıkları toplumların hayat standartlarını iyileştirdiler. Ancak daha sonra kar amacı güden bankalar "piramidin tabanında para olduğunu" keşfettiler. En alttakilerin fazla bir şeyleri yoktu ama o kadar çoktular ki, her birinden küçük bir miktar almak karlı bir işti. Tüm dünyadan bankalar yoksullar için mikro kredi uygulamalarına kucak açtı. Hindistan'daki bankalar, yoksul Hintli ailelerin sadece hayatlarını iyileştirmek için değil, hasta anne babalarının ilaçlarını ödemek ya da kızlarına düğün yapmak için de yüksek faizler ödeyeceklerini fark ederek bu fırsattan yararlandı. Bunlara mikro kredi adını vererek yaptıklarını medeni erdem kisvesi altına gizleyebildiler; sanki yaptıkları, komşu Bangladeş'te Grameen ve BRAC'ın yaptıklarının aynısıymış gibi; ta ki, borç yükü yüzünden intihar eden köylülerdeki artışın bu kredilerin diğerleriyle aynı olmadığını göstermesine kadar.
Sayfa 270Kitabı okudu
Ataları Avrupa’dan ABD'ye göçmüş biri olarak, bunun neye benzeyebileceğinc dair bir fikrim var. Ne de olsa bir soykırımın mirasçısıyım. Ait olduğum toplum, kuzey Amerika’nın asıl yerlilerinin sistematik imhası üzerinde inşa edilmiştir. Bugün bu en eski Amerikalıların soyundan gelenler, birçok Amerikalının hayatını yaşarken kolaylıkla göz ardı edebileceği derecede yoksullaşmış, sayıca azalmış ve coğrafi olarak tecrit edilmiş haldedirler. Ara ara hayatta kalanlar dikkatimizi çekmeyi başarırlar. Ama çoğu zaman, atalarımızın zalimliğine hayıflandığımız olsa da, müreffeh hayatlarımızdan ya da topraklanmlzdan vazgeçmeyi düşünmeyiz. Aynen Marcuse’nin dediği gibi, tarihin kurbanlarını kimse umursamaz.
Sayfa 108Kitabı okudu
Eksterminizmin temel sorunsalını hatırlayalım: Bolluk ve çalışmadan muaf olmak azınlık için mümkündür, fakat maddi sınırlar bu yaşam tarzını herkese yaymayı imkânsız hale getirmektedir. Aynı zamanda otomasyon işçi kitlelerini gereksiz hale getirmiştir. Ortaya çıkan sonuç, daima açık bir soykırıma sürüklenmeye hazır bir gözetleme, baskı ve hapis toplumudur.
Sayfa 108Kitabı okudu
Eleştirel kuramcı Herbert Marcuse, 1962’de iktisatçı Paul Baran’a yazdığı bir mektupta, “tarihin kurbanlarını kimsenin umursamadığını” söyler. Bu söz, Sovyet komünizminin kurbanları üzerinden hevesle ahlak dersleri veren fakat kapitalizmin muazzam insani maliyeti hakkında ağzını açmayan liberallerin ikiyüzlülüğüne yöneltilmiştir.
Sayfa 107Kitabı okudu
281 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.