"Karanlığın sızdığını görüyor musunuz çatlaklarımdan? Tutamıyorum içimde hayatımı."
Kitaptan bahsetmeye başlamadan önce sizlere birazcık Plath' den bahsetmek isterim;
Sylvia Plath 27 Ekim 1932 yılında Boston' da ailenin ilk çocuğu olarak doğar. Annesi Avustralyalı babası ise Alman'dır. Babası Boston Üniverstesinin biyoloji bölümünde
Bilmek mi daha kötü yoksa bilememek mi? Bilemedim.
En iyi roman ve en iyi kısa öykü ödülü alan, sonrasında filmi de yapılan bu kitap bana, bazı şeyleri tekrar düşünüp değerlendirmemi sağladığı için yazarına teşekkür ediyorum.
İnsanlar arasındaki engellerden en büyüğü kuşkusuz zekâymış. Her şeyin fazlası zarar, azı yetersiz olduğu gibi; zeki
Çocukluğumuzda yaşadığımız travmalar ile aldığımız yaralar, kimliğimizin ve kişiliğimizin bir parçası haline dönüşerek bizi bir ömür boyu yönlendiriyor ve yönetiyor. O nedenle hangi yaramızın kabuğunu kaldırsak, hangi acı ve ıstırabımızın arkasına baksak altından bir şekilde çocukluğumuz çıkıyor. Ama çoğu zaman çocukluk yaşantılarımızın kaderimiz
Derin yaralar açtı hayat bir çoğumuzda. Hangimiz inkar edebiliriz bunu? Çoğumuzun kalbinin kan pompalamaya dahi mecali kalmadı.
Yaralıyız. Kimimiz yardan, kimimiz anne babadan, kimimiz bir başka yerinden... Ortak noktamız, bilfiil yaralıyız.
İşte elinizdeki bu kitap yaralarınıza hitap ediyor. "Benim yaram başka!" demeyin okumadan önce.
Seni tanımasaydım yine üzülür müydüm gidişine bu kadar bilmiyorum Nesli..
Seni o kontrolsüz çoğalan hücrelerinle alay ettiğin zamanlar tanımıştım. Ve biliyor musun sana hiç üzülmedim. Çünkü buna hiç izin vermedin. "Bir bacaktan çok daha fazlasıyım" cümlesinin içini dolduran mücadelene sevdalandım. Sadece ismini bile duymak, ufak tefek şeylere sol bacağımı kaybetmiş kadar üzüldüğüm durumlara utanmak için yetiyor. Evet sol bacak..
"Benim için sol bacağınızı da sevin" demiştin o gün. Senin sayende ne hayatlar sevildi be Demir Kadın. Kaç kişi çıktı evden şortunu giyip tek bacakla dışarı. Kaç kişi umursamadı yoksunluğunu bir uzvunun. Kaç kişiye hayat oldun. Kaç kişiye umut oldun daha 19'unda bi bilsen..
Bende senin sol bacağını sevdiğin gibi seviyorum şimdi hayatı. Ve her sevilmez yerinde sen geleceksin aklıma hayatın. Kontrolsüz çoğalan haydut hûcrelerle savaşından öpüyorum seni.
Kanser 1 kere sen 3 kere kazandın Nesli..
Bu savaşın kazananı sensin..
Huzurla uyu..
Yaşım 19Neslican Tay · Doğan Novus Yayınları · 2020364 okunma
Bu kitabı çok beğendim ve şimdiye kadar kitaptan anladığım kilit meseleleri bu incelemede paylaşmak istedim.
Öncelikle bilmemiz gereken alışkanlıklar tamamen ortadan kaldırılamıyor, bunun yerine bir başka alışkanlıkla değiştirmek icap ediyor. Alışkanlık üç temel unsuru barındırmakta: İşaret, rutin, ödül.
Eğer işaret ve ödülü aynı tutup kurtulmak
"Ne kadar akıllanırsan o kadar çok problemin olacak, Charlie."
İyi, kötü, güzel, çirkin, akıllı, düşük zekalı, dahi, engelli, engelsiz olmanız bir şey fark etmiyor. İnsanlar her durumda sizi dışlamak ve yargılamak için sırada bekliyor..
Hikayeyi başkarakter Charlie'den dinliyoruz. Hikaye; onun duygu, düşünce ve gözlemlerini not ettiği